Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam da O’nun pak Rasulüne…
Çile… Kıymetini bilene cennet, bilmeyene cehennem… Sevene sükûnet, sevmeyene deprem… Ötesini görmeyene marazdır, görene merhem… Çileye âşıktır sadıklar; sever onu müminler ve sevmeye çalışır Müslümanlar. Bunlardan öte, kendine çile arar âşıklar… Bilirler ki çile ateşinde pişen gönül semaverinde demlenir en güzel muhabbet…
Çile insanın başını okşamaz; ‘yoruldun, dinlen’ de demez. “Yorulduysan daha çok yorul ki şimdiki yorgunluğunun kadrini bil.” der. Zaten çileye dost olan, durup dinlenince daha çok yorulur. Ruhu bedeninin esaretinden, bencilliğinden ve uyuşukluğundan kaçıp kurtulmaya çalışır.
Eskiden dergâhlar varmış; şeyhler, müridler… Şimdi yok denecek kadar az. Her dönemde Allah dostu eksik olmayacağına göre –âcizane kanaatimizce- günümüzün şeyhleri, çekilen çilelerdir. Çile dergâhında yetişen, sabırla sükût eden, çileden nasibini alabilen kimselerdir belki de asrın evliyaları… Bu çile dergâhı kişiye göre değişir. Kimine hastalık, kimine kötü eş, kimine geçim sıkıntısıdır. Kimininse kalbidir çile dergâhı; içindeki o söz geçiremediği dur durak bilmez ve hırçın çocuk…
Herkes bir şekilde ulaşır Allah’a, ulaşması mukadderse yahut ulaşmaya niyeti varsa… Kutlu bir doğumun sancısıdır çile… O olmazsa İsalar (as) gelmez dile. O olmazsa Hacerler düşmez çöle… O olmazsa Nemrudların ateşi dönmez güle… Dedik ya, kimsenin sırtını sıvazlamaz çile…
“Ey gönül! Allah’a ulaşmak istersen az ye, az konuş, az uyu!” der hâl diliyle… Hangi şekilde gelirse gelsin bu üçünü azaltır kişinin hayatında çile. Hasta insan çok yiyemez, sıkıntılı insan çok konuşamaz, derdi ve davası olan insan çok uyuyamaz. İşte bu riyazete girilen adrestir çile dergâhı.
Çilesine âşıktır kimileri; gönüllü bir esir gibi… Bir süreliğine azad etseniz ne yapacağını şaşırır, sağa sola bakınır. Çilesiz hayat olmaz onlara göre; hayat çileyle güzeldir. Bakınsanıza şu hayattan bezenlere! Çoğunluğu çilesiz kesimdendir. Çilesiz olup da amaçsız yaşamaktansa, çile çekerek menzile sağ salim ulaşmak yeğdir.
Çile kimileri için, ulaşmak istedikleri yere çıkmak için sadece bir basamaktır. “Azıcık çile çeksem dert değil, insanlara anlatacak parlak bir geçmişim olur.” der. Çile yokuşunu tırmandıktan ve “Sensin! Sensin!” iltifatlarını aldıktan sonra artık dava maskesini çıkarır; özgürdür artık(!). Bundan sonra ona düşen, geçmişte kalan çilesini ballandıra ballandıra anlatmaktır.
Çile kimileri için kaçılacak bir şeydir. O varsa hayatın tadı yoktur. Ancak bilmezler ki çilesiz bir kalp, ölü bir kalptir. Çile, kişinin gönül dallarına aşı yapmak için onu kesen keskin bir bıçaktır. Öyledir ama sonuçta o gönülde ne varsa o bereketlenir; muhabbet varsa muhabbet, zulmet varsa zulmet…
Rabbim çilemizi bize sevdirsin. Hakk’a ulaştıran çilelere bizi talip kılsın. Çilemizi bizden, bizi çilemizden razı etsin. Gönül bağımızda çileyle muhabbet yeşertsin ve bizi çile yolunda Hakk dergâhında âlî makamlar kazananlardan eylesin. Âmin…