Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O`nun pak Rasûlüne olsun.

Yürek; günümüz insanında iflas etmeye yüz tutmuş bir aza… Emekse günümüz insanının kıymetini en az bildiği olgu. Bir insan bir şeye yüreğiyle emek veriyorsa, çoğunlukla kıymeti bilinmeyen bir iş yapıyor demektir.

Yaşadığımız çağda emek değil fiyat değer bulur olmuş. Yüreğin ve emeğin heba edildiği çağdayız. Hediyeleşirken veya birine yardım ederken her zaman maddiyat, emekten önde tutuluyor maalesef. Eskinin el emeği göz nuru para etmiyor artık. Çam sakızı çoban armağanı da çöpe gitmeye mahkûm.

Birkaç yıl önce, ameliyat olmuş bir yakınımızı ziyarete gitmiştik. Hasta bizi gördüğüne pek memnun değil gibiydi. Hakkında suizanda bulunmaktansa soralım dedik: “Bizi gördüğüne sevinmedin mi?” “Sevinmedim tabii.” dedi. “Buraya özel arabayla gelmişsiniz. Evin önünde binmiş, hastanenin önünde inmişsiniz. Dolmuşa yürüyüp sıcakta mı yandınız? Yol parası mı verdiniz? İlçeden buraya kadar pencereler açık, serin serin geldiniz. Bunun neyine sevineyim?” Hastamız bizim onu ziyaret etmek isteyen kalbimizi, ona olan sevgimizi, toplanıp onu ziyaret etme emeğimizi hiçe saymış, sıcakta yanmadığımız ve yol parası vermediğimiz için bize kızmıştı.

Maddiyatın maneviyatı bastırdığı bir çağda yaşıyoruz. Kalbi güzel ve emekten anlayan insanlar hâlâ var ama sayıları gittikçe azalıyor. Maddiyatın tek başına bir değeri olsaydı Karun cennete giderdi. Emeğin değeri para ile ölçülseydi, yüce Rabbimiz tebessümü sadaka saymazdı.

25 yıl önce… Çarşıda bakkal dükkânı olan bir tanıdığımız vardı. Bayramın ilk günü dört çocuk anlaştık, “Bayramın ilk günü çarşı bomboştur. Gidelim de sıkılmasın, yazık ona.” dedik saf çocuk hisleriyle. Gittik, elini öpmek istedik. Hemen elini çekti, arkasını döndü. Çırağına “Şekerlerini ver de gitsinler.” dedi. Yüreğimizi görmemiş, bizi de kendi gibi mal düşkünü sanmıştı. O günden sonra bir daha o dükkana gitmedik, o adamın yüzüne bakmadık.

Parayla alınamayacak şeyler vardır ki bunları saymaya gücümüz yetmez. Dostluk, muhabbet, arkadaşlık, vefa gibi haller bir yana, parayla nefes bile alınmaz. Emeğin değerini bilen ve öğreten kimselere ihtiyacımız var. Emeğin değerini bilmeyenler gibi bilenler de azar azar yayılmalı dünyaya. Önce iki arkadaşla başlar bu yayılma, sonra halkaya yeni insanlar dâhil olur. Çünkü Rabbimiz, iyiliğe minnettar olmayı fıtratımıza vermiştir, yani aslında emeğe karşı bir zaafımız vardır. İnfakta bile emek önemlidir, malı az olanın verdiği infak az da olsa çok değerlidir.

Emek etmek, “Sana değer veriyorum.” demektir. Telefonla aramak yerine yanına gitmek, bir şeyi parayla alabileceğimiz halde kendi elimizle yapıp hediye etmek, aile bireylerinin birbirlerine yardım etmesi hep emek ve yüreğin birleşimiyle olur. Rabbim emeğin ve yüreğin değerini bilenlerden eylesin hepimizi; emeği ‘eder`e feda edenlerden etmesin.