Hamd âlemlerin Rabbine; salât ve selâm da O`nun pak Rasûlüne olsun.

“Büyüdükçe derdi de büyüyor.” sözü size tanıdık geliyor mu? Evet, dediğinizi duyar gibiyim. Bu sözü ebeveynler, özellikle de anneler çocukları için kullanır.

Anne… Bebek beklerken bebeğin doğmasını isteyen, doğup da sorunlarla karşılaşınca ‘Karnımdayken daha iyiydi.` diyen varlık. Bebek bir aylıkken üç aylık olmasını, üçken altı, altı iken emeklemesini, emeklerken yürümesini, konuşmasını isteyen anne, bu aşamaların her birinde daha büyük zorluklarla karşılaşır. Ancak yine de çocuğu biraz daha büyüdüğünde rahat edeceği ihtimalini kalbinde canlı tutar. Ve aslında ne olursa olsun çocuğunun büyümesini ve gelişmesini ister.

Kendimize, hayatımıza şöyle bir baktığımızda büyüdükçe dertlerimizin de büyüdüğünü görürüz. Dertler büyür, aynı zamanda çevremiz de genişler. Etrafımızda yüzlerce insan vardır. Kimine arkadaş deriz, kimine dost, kimine evlat, kimine başka bir şey. Ancak anne bunların hepsinden başkadır. Kimse annesi kadar değer vermez insana. Verdiğini, sevdiğini, düşündüğünü sanırsınız ama hepsi birer gölgedir. Koşulsuz ve karşılıksız seven tek varlık belki de annedir.

Dara mı düştünüz, hemen dua etmeye başlar sizin için. Bir sıkıntınız mı var, hemen anlar; sizin onu aramanız, halini hatırını sormanız gerekirken bıkmadan usanmadan her gün o sizi arar. Hastalığınızda başınızda bekler, yaşınız kaç olursa olsun. Üniversite sınavı da ne ki? Hayatın bütün sınavlarında yanınızda olamasa bile dua eder sizin için, sınav salonuna giremediği günlerdeki gibi. Allah`ım, der; evladım, der; Allah`la adınızı aynı cümlede zikreder. Allah`la anılan birine hiç yakışır mı keder?

Evlenirsiniz, evinizin sıkıntıları annenizin omzuna yüklenir. Çocuğunuz olur, onun hastalıklarında da ilk akla gelen annenizdir. Aile içi huzursuzluklarda, maddi sıkıntılarda akla gelen ilk kişi annedir. Anne, babaya giden kapının anahtarıdır.

Anne, ölüm döşeğinde bile olsa evladına ve hatta başka evlatlara yardımı dokunan kişidir. Yıllar önce, ölmek üzere olan bir nineye Yasin okumak için çağrılmıştım. Nine gözlerini yukarıya dikmiş, titreyen sesiyle yanındakilere kızıyordu: “Yavrum şu kirazları ağaçlar taşımıyor artık. Toplayın hem siz yiyin, hem fakir fukaraya dağıtın.” Etrafta ne kiraz vardı ne de başka bir ağaç… Anne işte… Belki de cennetteki kiraz ağacından ikram ediyordu etrafındakilere.

Annelik, şefkat ve fedakârlık demek. Bundan dolayıdır ki anneyle özdeşleştirilir birçok güzellik. Reklamlarda ‘anne eli değmiş gibi` diye reklamlar yapılır. Fakir fukaraya, düşküne, miskine kol kanat gerene ‘anne gibi` denir. Kişiyi Hakk`a çağıran dost, hoca, mürşid de anneye benzetilir erkek bile olsa. Zira babanın karşılayamadığı birçok açığı anne kapatır.

Annelerimizin değerini bilip dualarını alabilmemizi nasip etsin Rabbim. Annesini kaybetmişlere de sabır, selamet ve anne gibi dostlar versin.