Her türlü medh u sena, kimin dilinden ve gönlünden çıkarsa çıksın Sanadır, Senin içindir Allah`ım. Salât u selamların en güzelleri de Habibin Hz. Muhammed`e olsun.
Ramazan geldi, gidiyor; farkına varamadık. Suni gündemlerle kendimizi oyaladık. Saatler su gibi akıp giderken kimimizin tek isteği iftar saatinin gelmesi oldu. Havalar güzeldi ama biz güzel olamadık. Serinliği ganimet bilip gezmeye çıkarken maneviyatı bir kenara attık. Aşırı sıcaklara denk gelen Ramazan aylarında tek derdimiz su iken, daha serin yaşadığımız bu Ramazan`da çeşit çeşit yemekler yapma telaşına düştük. Hele de misafir gelecekse, yapılacak yeme-içme çeşidi sayısı en az iki katına çıktı.
İftara doğru halsizleşen bedenimizin iftardan sonra canlanmasını umarken, daha beteriyle karşılaştık. İftardan sonra ağırlaştık, hantallaştık, yerimizden kalkamaz olduk. Akşam namazlarında birçoğumuz, çok yeme-içmeden dolayı secdeleri tam yapamadı. Ramazan, ibadet ayıydı; biz ziyafet ayına çevirdik. Affet bizi Allah`ım.
Geçip giden günlerin sonunda bayramın geleceğini düşündük de, yine o günlerin geçmesiyle ecelimizin yaklaştığını unuttuk. Her iftarda biraz daha yaklaşıyorduk ölüme, farkına varamadık. Bir müminin gönlünü alamadık. Gönlünü bize vermek zorunda değil herkes tabii; doğrusu bir müminin gönlünü yapamadık. Hakk o gönlün içinde idi, kırdık ama onaramadık. Beytullah`ın canlı bir numunesini enkaz halinde bıraktık. Evet, Hakk o gönlün içinde idi. O gönle girip de Hakk`a vasıl olamadık. Affet bizi Allah`ım.
Küçük gördüğümüz saniyelerden oluşuyordu dakikalar, saatler… Küçük gördüğümüz saatlerden meydana geliyordu günler, haftalar, aylar ve yıllar. Ramazan ayının günlerinin geçtiği gibi ömrümüzün de günleri geçmekteydi, anlayamadık. Belki bayrama kavuşamadan öleceğiz, belki de sonra… Ama eninde sonunda öleceğiz, bu kesin. ‘Kesin` kelimesi ölüm dışında bir yere pek yakışmıyor zaten. Birçok cümlede bunun yerine inşallah diyoruz. Seviyoruz inşâallah demeyi… ‘Eninde sonunda öleceğiz inşâallah.`
Yoğun gündem bizi birçok güzel şeyden alıkoydu; daldık, çıkamadık; dağıldık, toparlanamadık. ‘Ha bugün, ha yarın!` derken elini sallayıp veda eder oldu Ramazan ayı. Gidiyordu da farkına varamadık. Önemli işlerimiz vardı çünkü ona dönüp bakamadık. Belki Kadir gecesi idi o TV veya PC başında geçirdiğimiz saatler, umursamadık. Dağıldıkça dağıldık, rahmetinle topla bizi Allah`ım.
Kur`an yarım kalan hatmimizi bağrına basıp mahzun mahzun bize bakarken, ‘Bitiririz canım, daha kaç gün var!` diyerek Kur`an`ı da elimize çokça alamadık. İngilizce bir söz var: “The Qur`an is for yourself, not for your shelf.` (Kur`an sizin içindir, rafınız için değil.) Kur`an`ı daha çok raflarımızda bıraktık. Kur`an`a bizi affettir Allah`ım…
Allah`ım bizi affet ve bizde hakkı olanlara da affettir. Allah`ım bizi sev, sevdiklerine sevdir ve sevdirdiklerinle sevindir.
Allah`ım bize dua, ilim, hikmet, rahmet, vahdet ve cennet kapılarını aç. Allah`ım, Ramazan ayını bizden razı eyle, şikâyetçi eyleme... Âmin.