Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selâm da O`nun pak Rasûlüne olsun.
Gün geçmiyor ki tesettür adı altında yeni rezillikler ortaya çıkmasın. Gün geçmiyor ki başörtülü denilen bir grup, açık saçıklığa rahmet okutmasın. Örtünün, tesettürün mahiyetini bilen çok fazla ama uygulayan çok az. Zira hakkını vere vere bürünülen tesettür bazılarının aşına engel, bazılarının eşine, işine, bazılarının da işvesine…
Tesettürden kastımız elbette örtünmektir, ancak örtünmenin yetmediğini de bilmek zorundayız. Örtünen kadın bedenine tesettür giydirdiği gibi, hâline vakar, diline takva, fikrine edeb giydirmeli. Bunlardan biri eksik olursa o tesettür tam değildir. Bu saydıklarımız yemeğin baharatı değildir, pastanın malzemesi de değildir. Bu olgular, eksik olduklarında yeri boş kalmayacak olgular, hallerdir. Mesela vakar, yani ağırbaşlılık. Ağırbaşlı olmayan bir kişinin nötr olduğunu söyleyebilir miyiz? Yahut bir insan takvalı değilse, o kişide takvanın olmadığı yerin boş olduğunu söyleyebilir miyiz? Vakar yoksa lakaytlık ve laubalilik vardır. Takvanın yani Allah korkusunun olmadığı kişide ‘Allah korkusuzluğu` vardır. Edeplilik bir hâldir, edebin olmaması yani edepsizlik de bir hâldir.
Tesettürün içinin boşaltıldığı söylenir hep. Kâinatta içi boş olan ne vardır ki? Boş dediğimiz saklama kabının içinde bile hava vardır, hava da bir maddedir. Tesettürün de içi asla boşalmaz, giden hasletin yerine yenisi gelir, iyilik giderse kötülük gelir. Saklama kabından yiyecekleri çıkardığımızda içine hava girdiği gibi, tesettürden de hayâyı çıkardığımız zaman içine hevâ girer. Tesettürün ruhu, edeptir. Tesettürün ruhu çıkınca yerini edepsizlik alır.
Önceleri sadece başı örtmek bile büyük bir mesele idi. Şimdi ise kapalılara bütün kapılar açılmış durumda. Ama çok fazla(!) kapanmaz, çok edepli olmaz, kendilerine çok dikkat etmezlerse. Artık tesettürlü(!) sosyal medya fenomenlerimiz bile var. Dudaklarını uzatıp, tırnaklarında ojelerle fotoğraf çekip paylaşıyorlar, rekor sayıda yorum alıp takipçi artırıyorlar. Bu kimseler tesettürün, sosyal medyadaki beğenilme sevincinden daha büyük haz ve huzur verdiğini bilselerdi, bütün dünyayı bir kenara bırakır, tesettüre hakkıyla bürünmenin yollarını araştırırlardı.
Kendi aramızda, kendi vakıflarımızda, çarşaflı hanımlara tesettürün önemini anlatıp duruyoruz yıllardır. Yahu bunları biz zaten biliyoruz. Bunları bilmeyenlere anlatsak da onlar da bu güzelliği tatsalar olmaz mı? Kınamadan bir adım ileriye geçip onlara muhabbet ve şefkatle baksak ve onları kazanmanın yollarını araştırsak mesela. Hâlini beğenmediğimiz başörtülülerin lafını etmek, onları orada burada insanlara anlatmak yerine, kazanmaya çalışsak fena mı olur?
Tesettür maddedir ama aynı zamanda maddenin içindeki mânâdır. Tesettürün içi asla boşalmayacak. Ya nefs ve şeytan dolduracak onu ya da iman. Biz hem kendi tesettürümüzü hem de başkalarının tesettürünü imana dair güzelliklerle doldurmaya çalışmalıyız. İşte o zaman dünyaya baharlar gelir inşâallah.