İdrak etmekte olduğumuz Kurban bayramı ve Hacc farizasının ifasında önemli bir mirasın kaynağı olan Hz. İbrahim’in mücadelesini anlamaya devam ediyoruz. İmtihanlardan başarıyla geçen Hz. İbrahim ve oğullarının tevhid mücadelesi, bir yandan Mekke’de, öte yandan Filistin’de devam etti. Allah Resulü (s.a.v.)’in de mücadelesi, aynen ceddi Hz. İbrahim (a.s.) gibi bir yandan Mescid-i Haram’ın bulunduğu Mekke’de devam ederken, diğer yandan miraç olayıyla önemine işaret edildiği gibi Filistin de unutulmadı, Kudüs ve Mescid-i Aksa’yı daima bir hedef olarak gösterdi. Nitekim gösterdiği hedef doğrultusunda henüz vefatından 10 yıl geçmeden, Hz. Ömer (r.a.) döneminde Kudüs ve Mescid-i Aksa fethedilerek selam yurduna dönüştürüldü.
Mekke’de Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’le hayat bulan Beytullah’ın imar ve ihyası için ter döküldü. Beytullah; diriliş ve direnişin potansiyel bir güçle boy gösterdiği bir sembol. Şeytana karşı, nefse karşı, Beytullah’ı put ve putçu düşüncelerle doldurmak isteyenlere karşı… Hz. İbrahim ve Hz. İsmail, şeytanın telkinlerine karşı burada direndiler. Hz. Peygamber (s.a.v.), müşriklerin putlarıyla burada mücadele etti. Mekke fethiyle ilk gerçekleştirilen de Kâbe’nin putlardan temizlenmesi oldu.
Maalesef Beytullah bugün suskun. Belki içinde putlar yok ama Kâbe’nin Rabbine değil de içindeki putlara tapan müşriklerin maddeperest düşüncelerinin esareti altında. Beytullah o gün putlarla kirletilirken, bugün asli misyonuna set çekiliyor. O gün Kâbe; küfre karşı imanın haykırıldığı, Müslüman topluluğun zalimlere karşı güç gösterisine başladığı mekandı. Ama bugün Beytullah’ta iman hakkıyla haykırılamıyor, zalime karşı durulamıyor. Öyle ki, üçüncü harem olan Mescid-i Aksa için mücadele eden Gazze’deki mü’minlere yapılan vahşeti protesto etmeye bile izin verilmiyor.
Mescid-i Aksa da 3. Harem ama maalesef işgalci siyonistlerin esareti altında. Yüzyılı aşkın süredir mahzun ve her gün yiğitlerini feda ediyor. Hz. İbrahim’in kabrinin bulunduğu Filistin’deki El-Halil Camiinde yapılan katliam gibi nice katliamlara tanıklık etti ve ediyor bu kutsal belde.
Bu sebeple, iki mescidin de gerçek anlamda bir özgürlüğe ihtiyacı vardır. Biri fiili, diğeri misyonu itibariyle özgürlüğe muhtaç bir halde.
İbadet olarak miras kalan Hacc ve Kurban ibadeti gerçekleştirilirken de; Hz. İbrahim, Hz. Hacer ve Hz. İsmail unutulmamalı. Beytullah’ı ziyaret, Hz. İbrahim ve ehlinin yaşadığı gibi bir hicret havasında olmalı. Tüm dünyalıklardan, nefsani ve şeytani düşüncelerden sıyrılarak, yalnız Allah’a iltica halinde olmalı. Hacer gibi bir arayışta olmalı, İsmaillere ve kendilerine hayat verecek su arayışı...
İbrahim gibi, İsmail gibi taşlamalı, Hakk yoldan saptırmaya çalışan şeytanları. Bugün bu mirası hakkıyla icra eden Filistin, Kudüs ve Gazze’nin cesur yürekli çocuklarının sapan taşları ile kovaladığı işgalci şeytanlara karşı duruşu gibi…
Ve Kurban… Hz. İbrahim, Yüce Rabbi ile arasında bir engele dönüşme riski taşıyan sevgisiyle, İsmail’i kurban ediyordu. O nedenle, Kurban eylemi Allah ile aradaki engelleri kaldırma bilinci ile gerçekleşmeli.
Hz. İbrahim, bu büyük mücadelesi sonrası, gelecek nesiller için Hz. İsmail ile birlikte Rabbine şöyle dua ediyordu: ‘Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar…’ (Bakara, 128)
İşte, son mirastı bu dua. Sacid ve Mücahid bir nesle sahip olabilme duası…
El-Halil Camiinde medfun olan Hz. İbrahim’in izinde giden ve ümmete en güzel örnek olan Gazze, bugün küçükten büyüğe tam da böyle bir nesil. Sacid ve Mücahid…
Kudüs, El-Halil ve Gazze, hepsine selam olsun…