Zorluklarda nasıl sabredilir`in dersini manen veren Hz. Resulullah`a selat olsun, selam olsun.
Başlığın yazının detayı ile alakasının olmayacağını baştan söyleyeyim. Evet, Yusufi kardeşlerimizin sevk adı altında sürgün edilişlerini konu edineceğim ama ZİNDAN GÜLİSTANDIR BİZE klişesi üzerinden değil.
Devlet kendisine karşı mücadele veren oluşumlara karşı birçok yönden avantajlıdır. Bunlardan biri özellikle uzun soluklu mücadelelerde biriken tecrübeleridir. Gün be gün elde ettiği tecrübeleri hususen son 10 yılda muhaliflerine karşı kullanmada başarılı bir çizgi çizdi. Bu noktada özellikle devletin cephe aldığı İslami Yapılanmalar hep şansız oldu. 70`li yıllarda silahlı mücadele veren Sol/Marksist gruplar, 80`lerden sonra PKK, her alanda devlet için kobay oldular. Polis ilk başlarda amansız bir gerillayı yakaladığında çok yüzeysel ve derinliğine inemeksizin sorgularken yıllar içerisinde sorgulama tekniklerinde, işkence metotlarında, sorguda kullanılan hilelerde, fiziksel ve psikolojik yıpratmada engin tecrübeler (!) kazandı. Sadece sorguda değil takipte, izlemede, örgütsel yol ve yordamda ilk başlarda olaylara trafik polisi gibi yaklaşan devlet Terörle Mücadele`de yüksek lisans yapar hale geldi. Marksistlerin ve bölgenin baş belası yapıların devlete kazandırdığı tecrübe alanlarından biri de cezaevleridir. Yıllar boyu cezaevlerini hoyratça kullanan, Siyasi Mahkûm olma adı altında saçma sapan istek ve diretmelerde bulunan, beceriksizliği ile kendi ayağına sıkan gerek Türk Solu gerekse Kürt Solu cezaevlerinde üstünlüğü kaptırmakla kalmadı devletin elini daha bir güçlenmesini sağladı. Bu gruplar resmen cezaevleri dâhil örgütler nasıl çalışır, nasıl bağlantı kurar, nasıl adam kazanır, taktikleri nelerdir, bunlara karşı tedbirler nasıl konulur… devlete bir bir öğrettiler. Hani okulda sıralarda teorik bilgileri verir sonra araziye çıkar tatbiki olarak gösterirler ya! İşte aynen öyle.
Devlet onlar üzerinde stajını yaptı. Staj dönemi malumunuz mesleğe atılmadan önce deneme dönemidir. Onlar üzerinde stajını yapan devlet asıl mesleğine yani İrtica ile mücadeleye İslami Yapılar üzerinde başladı.
Dolayısıyla bu sevk adı altında yapılan sürgünleri bu engin (!) tecrübeye dayandırmak lazım. Sonra da Hükümetin dolaylı veya dolaysız bu korkunç zulme ortak olduğunu bilmek gerek. Bakıyorum bazı çevreler günah çıkarırcasına ehven-i şer teorisine kaçıp seçim öncesine gidiyorlar. Sanki sürgünlere değil, kandırılmışlıklarına yanılıyorlar. “Ama bunu nasıl yaparlar?” sorusu taaccüplerini dile getiriyor. Bir oy vermekle yıkılan duygularının gazabını hükümete deklare ediyorlar. Ben buna da karşıyım. Yani “Verdiğimiz oy haram olsun” modunda bir tavır olmamalı. Zira bu sürgünler devletin mücadelesinin bir gereğidir. Mücadelenin şartlarını da mücadele verenlerin kendisi belirleyemeyeceğine göre “seçimlerden önce-seçimlerden sonra” ruh halinden çıkarak meselenin en azından adını koymalıdır. Çünkü meselenin adını koymazlarsa birkaç yıl sonraki seçimlerde aynı depresyona girmeleri muhtemeldir. Zira bu olanları yine unutacaklar, yine oy pusulasındakilerden birini tercih etme mecburiyetleri varmış gibi kötünün iyisi diyecekler, sonra o kötünün iyisi seçim konjonktüründen çıkınca bir delikten yine ısıracak ve sonra yine “Verdiğimiz oy” modunda minnete girilecek ve bu kısır döngü olarak devam edecek.
Devlet diğer fraksiyonlardan kazandığı tecrübelerini tepe tepe İslami Yapılar üzerinde kullanmaktadır dedik. Ama zindanda sürgün üstüne sürgün yiyen bu kardeşlerimizin de sabır ve direniş konusunda engin tecrübelere sahip olduğuna inanıyoruz. Tecrübelerine dayanan devlet müslüman mahkumları dize getirmek için sürgün etmekle bir yere varamayacağını onların sabrında bir kez daha tecrübe edecektir inşallah. Bir kez daha diyorum; Çünkü ismi sürgün listesinde geçen o müslümanların en az 2–3 sürgün yemişliği vardır. Yine devlet bir şeyi daha tecrübe edecektir, müslüman mahkumların sabrı, hangi tecrübeye dayanırsa dayansın bütün hilelerin üstesinden inşallah gelecektir. Zira devlet Marksistlerin havalandırmada nasıl top sektirdiklerini belki tecrübe etmiştir ama Yusufların yüreklerini Davudi örse çevirip devlet yüzlü demirleri nasıl dövdüklerini daha anlayabilmiş değildir.