Toplumumuzu ayakta tutan değerlerimizi yitiriyoruz.
Kültürümüze, değerlerimize ve inancımıza adeta savaş açılmış. Dizi, sinema ve internet yayıncılığında tek tipleştirilmiş, batının kültürel değerleri dayatılıyor.
Büyük bir kültür asimilasyonuna maruz kaldığımız bir dönemi yaşıyoruz. Yüzyıldır kültür emperyalizminin tahakkümü altında bir toplum oluşturulmak isteniyor. Batı yaşam tarzı dayatılıyor. Bu da görsel, işitsel ve zihinsel argümanlar kullanılarak yapılıyor.
İslam’a düşmanlık besleyenler bugün toplumun manevi değerlerine yönelik farklı argümanlarla kasıtlı ve planlı bir şekilde itibar suikasti yapıyorlar.
Batı emperyalizminin maşası olmuş TV kanalları yayınladıkları dizilerle dini değerlerimize ahlaksızca saldırıp toplumda İslâm düşmanlığını körüklemeye çalışıyorlar.
Görsel medya etkin bir güce sahiptir. Kişi gördükleri ve duyduklarının etkisinde kalarak onları rol model alır. Rol model aldığı, alışkanlık hâline getirdiği tutum ve davranışlar bireylerin ahlâkî yapısını etkiler. Bu da her geçen gün yitirmekte olduğumuz dini değerlerimizin toplumda ve bireyler üzerinde olumsuz etkilerinin ne derece büyük olduğunu gösteriyor.
TV programları, diziler, filmler kültür taşıyıcılığının ilk sıralarında yer alıyor. Kültürümüzden ve dini değerlerimizden uzaklaşmanın sorumluluğu büyük oranda dizi, sinema ve gündüz kuşağı programlarına bağlıdır.
Sinema ve dizi sektörü batı eksenli, batının kültürel değerlerini toplumumuza empoze ediyor ve toplumun kültürel değerlerinin aşınmasına sebep oluyorlar.
Özellikle yeni jenerasyon toplumun sosyolojisine, kültürel kodlarına, ahlâkî değerlerine, inancına aykırı Avrupai yaşam tarzını topluma empoze ediyorlar.
Görsel ve işitsel algılar gençlerimizin dininden ve değerlerinden uzaklaşmalarına sebep oluyorlar.
2023'te yapılan bir araştırmada Türkiye'de televizyon izleme oranları sanıldığı gibi düşmemiş, tam aksine devam etmektedir. Hanelerde günlük ortalama televizyon izleme süresi 365 gün ortalaması olarak 6 saat 22 dakikadır.
Bugün toplumda sosyal ilişkiler, davranışlar, düşünce ve yaşam tarzları toplumumuzun geçirmiş olduğu değişim sürecinin bir sonucudur ne yazık ki! Bu değişim kültürel değerlerimizin tahrip edilmesi, dini değerlerimizin alçakça ve ahlaksızca saldırısı boyutuna kadar geldi.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Bu toplumu ahlaksızlığa, dinsizliğe ve buhrana sürüklendiğinin göstergesidir.
Topluma, bireye zarar veren, bireyi buhran ve bunalımlara sürükleyen, kendi öz değerlerine karşı düşmanlaştıran yayınların evlerimize girmesi büyük bir felakettir, bilmem bunun farkında mısınız?
Diziler, filmler ve niteliksiz programlar kötülüğün, çirkefliğin dilini keşfetmiş ve reyting uğruna kötülükten, ahlâksızlıktan nemalanıyorlar.
Aslında dizi ve sinema yapımcılarının sadece reyting ve para kazanma düşüncesinde olduklarını düşünmüyorum. Toplumun dini ve kültürel değerlerine savaş açmış durumdalar.
Günlük hayatlarının bir kısmını ekran karşısında geçiren bireylerin üzerinde oldukça etkili olan bu tür yayınlar bireylerin düşünce ve davranışlarını şekillendirmede etkili oluyor. Toplum üzerinde yıkıcı etkisi olan bu tür yayınlar korkunç boyutlara ulaşıyor.
Toplumsal anlamda çok ciddi bir değişim yaşıyoruz. Bu değişim de insanları pasifize edip istediği şekilde yönlendiriyor. Okullarda okutulan derslerden televizyon ve internet yayıncılığında üretilen içeriklere kadar sorunun asıl kaynağına inilmelidir.
Son yıllarda diziler, İslami camialara iftira dolu içeriklerle toplumun değerlerine savaş açmış durumda. Toplumun kültürel değerlerini ayakta tutan cemaatler hedef gösteriliyor. Diziler, toplumun manevi değerlerini ayakta tutan cemaatlere ahlaksızca iftiralarla saldırıyor. Manevi kurumlara karşı açılan bu savaş, Bizans'ın yapamadığı işgali yapma planından başka bir değil. İslami camiaları hedef alıp, hedef gösteren diziler, 28 Şubat'ın itibarsızlaştırma programını yeniden ele almış gözüküyor.
Toplum üzerinde bu kadar olumsuz etkisi varken ve bu herkes tarafından biliniyorken neden hâlâ sesiz kalınıyor?
Birileri buna cevap vermeli.