Bu satırları yazarken bile Gazze'de kim bilir kaç masum daha hayatını kaybediyor.

Siyonist işgal rejiminin kadın, çocuk ve sivillere yönelik acımasız saldırılarıyla uluslararası antlaşmalara göre de soykırım suçu işlediği açıklandı. İnsan haklarını, sivillerin dokunulmazlığını hiçe sayan Siyonistler ülkemiz tarafından da kınanmış, hatta terör faaliyetleri kapsamında ele alınmıştır.

Terörizmin, insanlığa karşı işlenen suçlar ve soykırım suçları sınır aşırı bölgelerde işlense dâhi ülkemizdeki yasal mevzuatlara göre yargılanmaların önü açıktır. Ancak Adalet Bakanlığının talimatı ile yargılama süreci başlatılıyor. Bu durumda tıkanıklık yaşanıyor, dolayısıyla kamuoyu vicdanı rahatlamıyor.

Dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir soykırıma tanık olduk, oluyoruz ne yazık ki!!!

10 aylık bir süreçte resmi rakamlara göre 40 bin, gayri resmi rakamlara göre ise 100 binin üzerinde kadın, çocuk ve sivil insan katledildi. Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasının birkaç katı kadar etkiye sahip bombalar kullanıldı. Şehirlerin yüzde 70’i harabeye döndü. Şehirlerin alt yapısı tahrip edildi. 2 milyon insan zorla, yurdundan çıkarıldı. Zorla sürülen bir halk, haritadan silinmek isteniyor. Gazzeliler küçük bir bölgeye hapsedilerek çadırlarda, olumsuz koşullarda hayat mücadelesi veriyorlar.

Vahşete doymayan Siyonist barbarlar buna bile tahammül edemeyip çadır kentlerde yaşayan mazlumlara bombalar yağdırıp katliamlarına devam ediyorlar.

Sınır kapılarının da işgal edilmesi ile birlikte insani ihtiyaçların Gazze’ye girişine engel oluyorlar.

Bir halk açlık, susuzluk, ilaçsızlık ve en temel insani ihtiyaçlardan mahrum bırakılarak infaz kararları niteliğinde ölüme terk edildiler. Binlerce çocuk açlıktan, binlercesi ilaçsızlık ve hastanelerin yetersizliğinden dolayı hayata gözlerini yumdu. Gazze’nin hastaneleri, okulları, halka hizmet eden kurumlar bombalandı. On binlerce öğrenci, binlerce sağlık çalışanı, yüzlerce basın mensubu katledildi.

Bu katliamlara, soykırım suçuna bulaşmış olan Siyonist terör şebekesine yönelik Uluslararası Adalet Divanı tutuklama kararları aldı. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere birçok uluslararası kurum, soykırım ve katliamları raporlaştırarak Siyonist çetelere yönelik yaptırım çağrısında bulundu. Türkiye ve dünyada halklar meydanlara akın ederek Siyonistlerin cezalandırılmasını talep ettiler.

Geçtiğimiz haftalarda HÜDA PAR meclise bir kanun teklifi sundu.

HÜDA PAR’ın kanun teklifi hem uluslararası çağrılara uygun hem de Türkiye ve dünyadaki halkların vicdanını rahatlatacak bir kanun teklifi.

Kanun teklifi, çifte vatandaş olan ve Türkiye pasaportu kullanan soykırım suçuna bulaşmış Siyonistlerin cezalandırılmasını kapsıyor. Kanun teklifi, Meclis Genel Kurulunda görüşülmek üzere kabul edildi. Ancak meclis tatile gireceğinden görüşülecek kanun teklifinin meclis tatile girmeden önce görüşülmesi insani bir sorumluluktur. Kanun teklifi Genel Kurul'da, gündemin ön sırasına alınmaz ise nice bedenlerin toprağa düşeceği, soykırımın aralıksız devam edeceği anlamına geliyor. Tüm bu yaşananlara dur demek, soykırıma mani olmak için elinde yetki bulunduranların bir şeyler yapması herkesin beklentisidir. Kanun teklifine mecliste grubu bulunan veya bulunmayan bütün vekillerin insanî ve vicdani sorumluluk alarak destek vermeleri gerekir.  Fikri, zikri, hayata bakış açısı ne olursa olsun herkesin insanî sorumluluğunu yerine getirmesi ve kanun teklifinin tez elden meclisten geçmesini sağlamak kaçınılmazdır.

HÜDA PAR'ın meclise sunduğu kanun teklifi yasalaşırsa, siyonist soykırımcıların cezasız kalmaması bir nebze de olsa adaletin yerini bulması, kamuoyunun, Türkiye'nin, Gazze'nin, Filistin'in ve tüm dünya halklarının vicdanını rahatlamış olacaktır.  Mazlumların ve tüm dünyanın gözü, kulağı çıkacak olan kanun teklifinde. Gazze'nin mazlumlarının ahı yerde kalmamalı, meclis insani ve vicdani sorumluluğunu yerine getirmeli, HÜDA PAR'ın kanun teklifini yasallaştırmalıdır.