Aile...

Toplumu ayakta tutan, en güçlü kale...

Soluk aldığımız nefesimiz, can suyumuz...

Günümüz, gün aydınlığımız, en güvenli limanımız...

Hayatın acısını, tatlısını tattığımız ama acıların bile lezzetine vardığımız sığınağımız.

Geçmişimizi ve geleceğimizi birbirine bağlayan hayat köprümüz.

Bu kadar güzellikleri bünyesinde barındıran aile hayatı, yalnızca kadının ve erkeğin birlikte yaşaması için yapılan bir düzenleme veya haklar savaşı değil, aslında manevî bir adanmadır. Aile eşler arasında karşılıklı sevgi, muhabbet ve anlayışı gerektirir.

Esasında aile ve toplum ahlâkî, psikolojik, eğitim, hak, hukuk temelleri üzerine kurulan, dünya ve ahirette başarının tasavvurunu içinde barındıran müstesna bir kurumdur.

Aile kurumu güçlü olduğu ölçüde devletler geleceğe güvenle bakabilirler.

Bugün tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de aile kurumuna, aile kurumu üzerinden gençliğe açılan bir savaş var. Siyasetin kirli yüzü aile kurumumuza kirli ellerini uzattı. Yıllardır aile kurumuna bir saldırı söz konusuydu ama bu denli açıktan değil.

Geçenlerde konuşulan bir konu, ismi lazım değil birileri, bir programda iktidara geldikleri vakit Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yerine Kadın ve cinsiyet eşitliği bakanlığı kuracağız diyor!!! Bak, bak, bak...

Aile kurumunu ortadan kaldırmak, bitirmek için açık açık vaatte bulunuyor. Ahlâkî değerleri olmayan bireylerle toplum olma yolunda bakanlık düzeyinde adım atılacakmış!!!

Bu mu sizin toplumda huzurdan anladığınız? Böylesi bir düşüncenin kime ne faydası var aile yapımızın dejenere olmasından başka? Ailesiz ve güvensiz bir toplum mu tasavvur ediyorsunuz?

Bugün toplumumuzun karşı karşıya kaldığı, toplumsal cinsiyet eşitliği dayatmasının asıl amacı ne?

Toplum, bu sapkınlık ve münkerat ile İstanbul Sözleşmesinin kabul edilip yürürlüğe girmesiyle daha açık ve net bir şekilde tanıştı ve ne yazık ki biz hâlâ İstanbul Sözleşmesinin bıraktığı tahribatın sancılarını çekiyoruz.

İnsanlığa hizmet etmesi gerekenler insanlığa ihanet vaatlerinde bulunuyorlar. Bunlar aile kurumunu yok etme planları.

Akıl alır gibi değil. Toplum bu sapkınlara tahammül edemezken siyasiler iktidar oldukları zaman bu sapkınlara level atlatma derdinde.

Topluma ihanettir bunun adı…

İslam’ın haram ve yasak kıldığı cürümleri desteklemek ve toplumun geneline yaymak için planlar yapmak…

Avrupa’nın sapkın lobilerinin Türkiye’deki sacayakları olan siyasilerin ve politik yapıların aracılığı ile cinsiyet eşitliği adı altında halkımıza sapkınlık özümsenmek isteniyor.

Ahlaksızlığa, hayasızlığa, sapkınlığa destek veren partilerin toplumu yozlaştıracak, ifsada sürükleyecek her türlü münkeratı hak ve özgürlük olarak dile getirmeleri akıllara ziyan bir tutumdur.

Toplumda ifsada yol açan bu yaklaşımlar, söylemler aile kurumumuzu zedeliyor, toplumumuzun yapısını bozuyor.

Toplumumuzun inanç, değer ve kültürel yapısıyla uyumlu, siyaset kurumunun bütün olumsuzluklarını bir kenara iten partiler de var.

Böyle partilerin varlığı ve toplumu ifsada sürükleyen akımlara karşı dimdik ayakta durması geleceğe dair güven veriyor.

Geçen hafta Adil Sistem Hakça Paylaşım temasıyla HÜDA PAR 5. Olağan Büyük Kongresini gerçekleştirdi. Kongrede Güçlü Aile, Ahlaklı Nesil, Temiz Toplum vurgusu da öne çıktı. Hakikaten bugün temiz ahlaklı bir topluma ve güçlü ailelere şiddetle ihtiyaç var. Temiz siyaset yapan, ülkesini, geleceğini, gençliğini bu denli önemseyen siyaset kurumu içinde yer alan bu partinin varlığını görünce geleceğe dair bir nebze olsun umut beliriyor içimizde. Demek ki toplumu, gençliği, ülkesini ve geleceğini düşünen birileri var. Toplumun geleceğini emin ellere bırakacak nesiller yetiştirmek için çalışan didinen birileri.

Siyaset kurumu ahlaka, edebe, terbiyeye, ıslaha, adalete hizmet etmeli, ahlaksızlığa ve sapkınlığa alet olmamalı!