Aylardan beri Basra Körfezi bölgesinde devam eden askeri hareketlilik, nükleer proğramı nedeniyle İran`a karşı Amerika ve Avrupa`nın aldığı ekonomik yaptırımlar ve bunların muhtemel sonuçları, dünya gündeminin ilk sırasında  yer almaya devam ediyor. İran aleyhinde ağır ekonomik yaptırımlar ve peşinden  askeri seçeneklerin konuşulduğu toplantı ve ziyaretlerin yanı sıra; Amerika, İsrail ve Avrupa üçgeninde süren diplomatik hareketlilik hız kesmeden sürüyor.

Öngörülen yaptırımların uygulanmaya konmasıyla birlikte İran`ın ekonomik açıdan komaya gireceği ve teslim olacağı hesaplanıyor. Daha şimdiden İran riyali yüzde kırklara varan değer kaybına uğramış durumda. Bu yaptırımlara AB` da bu haftanın başında katıldığını bildirdi. İran,  petrolünün yüzde yirmisi kadarını AB ülkelerine satıyor. İran, kendisini ekonomik açıdan zora sokacağı anlaşılan bu darbeden kurtulmak için önlemler almak zorunda kalacaktır. Bu önlemlerin en çok korkutanı ve konuşulanı ise Hürmüz boğazının kapatılması geliyor. İran bunu yapacağını söylüyor. Günde 17 milyon varil petrolün geçtiği bu önemli geçidin kapatılması bütün dünya ekonomilerini sarsacak etkiler oluşturacak ve petrol fiyatlarını şimdikinin iki misline çıkaracaktır.

Amerika ise Hürmüz Boğazının kapatılmasını kırmızı çizgisi olarak gördüğünü ve  bunun bir savaş ilanı olacağını  açıkladı. Ancak,  İran ile girişilecek askeri bir çatışmanın İran`la sınırlı kalmayıp bütün bir bölgeye yayılacağı noktasındaki endişe ve korkular; Obama yönetimini sıcak çatışma konusunda ciddi boyutta tereddütte bırakmaktadır.  Amerika`da yaklaşan seçimler, mevcut ekonomik kriz ile Amerikan kamuoyunun savaşlardan bıkmış hali de eklenince, Obama en azından şimdi bir çatışma istemiyor yorumları ağırlık kazanıyor.

Amerika`nın onayladığı yaptırımların uygulanması İran açısından ölümcül darbe niteliği taşıyor. İran petrolüne ambargonun uygulanması demek, 72 milyon İranlıyı açlığa mahkum etmek demektir. Çünkü İran`ın en büyük gelir kaynağı petrol. Ancak ekonomik yaptırımlar ne kadar şiddetli de olsa, İran`ın bunu hafifletmek için siyasi tavizler vereceğine, veya nükleer proğramını durdurmayı kabul edebileceğine ihtimal vermiyorum. Batının da uzun süre bu yaptırımları sürdürebilme sabrı ve gücünü bulabileceği kesin değildir. Diğer yandan,  bölgedeki zengin Arap ülkeleri de kendilerini yeni bir savaşa götürecek girişimlerden pek hoşnut olmamaları gerekir. Zira savaşın getireceği mali külfet ile Arap baharıyla değişen  dengeleri iyi okuyabilirlerse, muhtemel bir savaşın Arap baharıyla sallantıya giren  saltanatlarının sonunu  daha da öne çekeceğini anlamaları gerekir.  Irak savaşında da en çok mali bedel ödeyenler Körfezdeki zengin Arap devletleri olmuştu. Çıkacak bir İran- Amerikan çatışması, Arap petrodolarlarının Amerikan silah tüccarlarının cebine akmasından başka ne getirecek kendileri için. Kriz ile nefes alamayacak duruma girmiş kapitalist sistem, silah satarak belli ölçüde rahatlamayı amaçlıyor zaten.  

İran İslam Cumhuriyeti bölgedeki Amerikan politikalarına karşı duran en önemli güçtür. Amerika, İran`daki İslami rejimi değiştirmeden İran`ı durduramayacağını da çok iyi biliyor. Şimdiye kadar İran`ı içerden yıkmanın bütün yolları denendi, ancak somut bir başarı sağlanamadı. Arap baharı türü bir şeyin İran`da da olması için saklanan umutlar da tükenince, artık yeter, şu İran`a haddini bildirelim diye karar vermiş olabilirler.

Amerika şu anda, aylardır başlatmış olduğu psikolojik savaşının sonuna yaklaşıyor.Ancak, İran`ın bu türden korkutmaları kale almadığı anlaşıldı. İçi kof kabadayılar misali roller sergiliyorlar. israil, “vururum” narasını savuruyor; Amerika ise, arkadan yetişip “dur, aman vurma!" diyor.

Psikolojik savaştan sonra ekonomik abluka ve ambargo geliyor. İran siyaset mekanizmasının kışkırtmalara kapılmadan soğukkanlılıkla bu süreci de atlatacağı, İran halkının da sabır ve metanetle bunu göğüsleyeceğini,  bu halkın geçmişte gösterdiği fedakarlıklara bakarak anlayabiliriz. Bu halk, bölgenin en büyük gücüne sahip Şehinşahlık rejimini tarihte misli görülmemiş bir devrimle alaşağı etmiş bir halktır. Yine bu halk; devrimi boğmak için üzerine çullanan batı ve onların bölgedeki kuklalarıyla tek başına sekiz yıl süren bir savaşı yürütmüş ve bu uğurda çok büyük sıkıntılara katlanmıştır. Dolayısıyla ekonomik ambargo İran ve halkını çok zorlasa bile, onlara geri adım attıramayacaktır.

Peki, Amerikanın savaş seçeneğini tercih etmesi durumunda neler olabilir?

Sıcak çatışma seçeneği devreye girdiğinde de, kaybeden taraf gene Amerika olacaktır. Çünkü İran`a bir kara harekatının yapılması çok zor bir iş. Amerikanın böyle bir şeyi göze alabileceği de ihtimal dahilinde görünmüyor. Geriye hava ve füze saldırısı kalıyor.

Hava saldırılarıyla sınırlı kalacak bir saldırının ise Amerika`yı ne ölçüde amacına ulaştıracağı kesin değildir. Afganistan`da hem hava hem de kara gücünü kullanan Amerika ve müttefiklerinin geldiği noktaya bakarsak; bunun kesin bir sonuç elde etme konusunda işe yaramayacağını anlayabiliriz. Bugün Afganistan`ın büyük bölümü gene  Taliban`ın denetiminde. Gerçek savaş, ancak kara harekatıyla kazanılır. İsrail 2006`da, var gücüyle Hizbullah`a;  2009`da ise Gazze üzerine bilinen vahşi hava saldırılarıyla yenilgiden başka ne elde edebildi? Amerika`nın akibeti de bundan farklı olmayacak, belki çok daha beter olacaktır.

Gerçekten Amerika ve Batı, ille de  bir savaşı göze almışlarsa, bunun sonuçlarını şimdiden tahmin etmek gerçekten zordur. Çünkü İran`a karşı bir saldırı Körfez sınırlarının dışına taşacak ve bütün bir bölgeyi saracaktır. Bütün bir bölgeye yayılacak bir savaşın getireceği sonuçlar ise kesinlikle Batı ve Amerika`nın aleyhinde olacaktır. Ve belki de bu; Amerika`nın bölgede gireceği son savaşı olacaktır.