Son günlerde gelişen olaylar bölgemizdeki sorunların daha da büyüyeceği doğrultusunda duyulan endişe ve korkuları arttırmıştır. Özellikle Irak ve Suriye sahasında meydana gelen son olaylar zaten kötü olan durumun daha da kötüye doğru gideceği kanaatini güçlendirmiş bulunmaktadır. Irak Kürdistan Yönetiminin Kerkük ile ilgili aldığı karar ile İdlip`te zehirli gaz ile gerçekleşen saldırı ve sonrasında ABD`nin Şayrat Hava Üssü`nü bombalaması tansiyonların yükselmesine sebep oldu.
Öncelikle şu hususun altını özellikle çizelim ki, gerek Suriye`ye müdahale eden emperyalist devletler, gerekse de bu devletlerin bölgedeki yerli uydularının takip ettikleri politikalar Suriye`deki sorunun çözümüne değil, daha da alevlenip kilitlenmesine sebep olmuştur. Dolayısıyla altı yıldan beri olup biten her şeyden sadece Baas rejimi değil, bu rejimin işlediği cinayetlere seyirci kalan ve onu destekleyen devletler de sorumludur.
ABD ve Rusya arasında bir rekabetin olduğunu herkes biliyor. Bununla beraber bu her iki devlet, kendi çıkarlarını koruma esasına dayanan ve kimi zaman açık, bazen de gizli kalan bir anlaşma içinde olmuşlardır hep. Bugün Suriye`de de bu durum mevcuttur ve ABD`nin bu son saldırısı da danışıklı dövüş kabilinden bir şeydir. Zaten Tomahawk füzeleri fırlatılmadan önce Rusya bilgilendirilmiştir. Bombalanan üstte bulunan Rus uçakları, askeri danışman ve askerlerine hiçbir zarar dokunmamıştır. Yani, bölgedeki bazı yönetimler ile muhaliflerden kimilerinin ‘Oleeeyyy, inşallah değişecek her şey!` diye çocuklar gibi sevinmeleri boşunadır.
Şimdi soralım, ABD hangi hak ve gerekçeler ile Suriye`yi vurmuştur? ABD`nin kimyasal kullanımı dolayısıyla Şam`ı uyarmak istemesi dolayısıyla bu saldırıyı yaptığı koca bir yalandır. Bu tür yalanlara aklı başında kimse inanmaz. Altı yıldan beri yedi yüz bine yakın insan öldürüldüğünde neredeydi ABD? Bu hain şeytan, sadece iblisliğini gizlemek ve suret-i hak`tan görünmek için bu eylemi gerçekleştirmiştir. Gerçekleştirilen bu saldırı sadece bir şovmenlikten ibarettir. Bu olay Suriye`deki sorunun çözümüne değil, daha da kötüleşmesine katkı sağlamaktan başka bir işe yaramayacaktır.
ABD, Suriye`deki rejimi değiştirmenin öncelikleri arasında yer almadığını defaatle belirtmedi mi? Kırmızı çizgilerimiz aşılırsa şöyle yaparız, böyle ederiz deyip hava atan ve altı yıl boyunca kılını kıpırdatmayıp sadece vahşeti seyretmekle yetinen ABD değil midir? ABD`nin Suriye`de takip ettiği politika kelimenin tam anlamıyla münafıkçadır. Çıkarı hangi şeyi yapmayı gerektiriyorsa onu yapıyor. Bu durum Rusya için de geçerlidir. Yani emperyalizmin felsefesi ‘yaşamak için öldüreceksin`dir. Bu vahşi ve zalim felsefe Batı dünyasının amentüsünün ilk maddesidir zaten.
Büyük şeytan bu son bombalama ile birkaç mesaj vermek istedi. Başka bir ifade ile bir taş ile bir kaç kuş vurmayı hedefledi. Obama döneminde sinsice kenardan kıyıdan olup biteni seyretmekle iktifa eden ABD`nin bölgedeki uydu yönetimler nezdindeki güvenilirliği hayli sarsılmış oldu. Yeni başkan Trump, hem şahsının hem de ülkesinin çizilmiş karizmasını bir nebze de olsa düzeltmek için bu saldırıyı gerçekleştirdi. Trump, bilindiği üzere göreve başlar başlamaz aldığı bazı saçma kararlar sonucu hem içeride hem de dış dünyada puan kaybetti. Tomahawk saldırısının perde arkasındaki önemli nedenlerden biri Trump`un bu bozulmuş imajını düzeltmek istemesi yatmaktadır.
Rusya`ya ‘ben de varım` mesajının yanında, İran`a da bir göz dağı mesajı taşıyor bu son ABD saldırısı.İsrail`e ise bir göz kırpma var elbette.Korsanlıkta başı çeken ABD yaptığı bu son saldırı ile İsrail`e sen de buna benzer şeyler yapabilirsin deyip terör devletini cesaretlendiriyor.
Peki bunca olup biten bu olaylara rağmen hâlâ ABD`yi tanımamış ve saldırısına alkış tutanlara ne demeli? Siz ne dersiniz bilemem ama bunların tavırları bana merhum Şehit Seyyid Kutup`un konu ile ilgili bir sözünü hatırlattı: ‘Batılılardan nefret ediyorum,Amerika`dan nefret ediyorum; ama daha çok Amerika`nın vicdanına sığınan Müslümanlardan nefret ediyorum`