Türkiye ile Rusya arasında düşürülen Rus uçağı ile başlayan kriz yatışacağa benzemiyor. Olayın yankıları da hâlâ devam ediyor. Krizin Rusya tarafından belli bir sürece yayılarak tırmandırılacağı anlaşılıyor. Türkiye, işin daha çok büyümeden çözülmesi için çaba gösterirken, Rusya bu olay ile Türkiye`yi Suriye`de ve bütün bir bölgede sıkıştırmak, Türkiye`yi dünya nezdinde terörü destekleyen bir ülke olarak göstermek gibi riskli bir siyaseti sürdürmeyi tercih ediyor. Doğrusu Rusya bu krizi bölgedeki emellerini gerçekleştirmenin bir fırsatı olarak değerlendirmek istediği için tırmandırma yolunu tercih ediyor.

Arkadan vurulduğunu ileri süren Rusya, Türkiye`den özür talep etti. Türkiye`nin özür dilemeyeceği anlaşılınca yaptırımlar devreye kondu. Askeri, siyasi ve ekonomik alanları kapsayan bir dizi yaptırımların peyderpey yürürlüğe konacağı ifade ediliyor. Rusya bu şekille Türkiye`yi özür dilemeye mecbur etmeyi deniyor. Şayet Türkiye özür dilememede ısrar ederse, Rusya`nın uygun bir zamanda misliyle askeri bir karşılık verip intikam alması da uzak bir ihtimal olarak görülmüyor.

Türkiye özür dilese de, dilemese de, değişen çok şeyin olmayacağını tahmin ediyorum. Artık ilişkiler eskisi gibi olmayacak. Çünkü Rusya, burnunun dibinde güçlenen bir Türkiye`den hoşlanmıyor. Türkiye, bölgesel birçok konuda Rusya ile zıt konumlarda yer alıyor. Kafkaslardan balkanlara, oradan Ortadoğu`ya kadar uzanan geniş bir coğrafyadaki önemli meselelerde Türkiye ile Rusya farklı düşünen ve karşıt tavırlara sahip iki güçlü ülke. İş, siyasi nüfuz sağlamak için rekabete dönüşünce bu türden krizler de kaçınılmaz oluyor.

Türkiye`nin Kafkasya ve balkanlardaki Müslüman halklarla olan gönül bağı Rusya`yı daima rahatsız etmiştir. Arap baharı sonrasında ortaya çıkan tablo konusunda da, Rusya hep Türkiye`nin durduğu tarafın karşısında yer aldı. Ve en son Suriye meselesinde her iki ülkenin durdukları yerler malum. Rusya, Baas rejimine her tür desteği sağlarken, Türkiye de muhalif gurupları destekliyor.

Rusya`nın Suriye`ye direk müdahalesi ise bardağı taşıran son damla oldu. Bütün bu arka planı, uçak düşürmenin gerçek sebebi olarak görmek gerekir. Yoksa uçağın hava sahasını ihlal edip etmediği, ettiyse ne kadar ettiği, angajman kuralları vs işin bahanesiydi.

Gerek Rusya ve gerekse Türkiye, birçok konudaki farklı yaklaşımlarına rağmen ikili ilişkileri iyi bir seviyede koruyabilmişlerdi. Her iki ülke arasındaki ticaret gayet iyi işliyordu. Otuz milyar dolarlık ticaret hacminin daha da yükseltilmesi düşünülüyordu. Ticari alanda elde edilen bu kazançlar bir uçak düşürme için heba edilmeye değer miydi?

Taraflar elbette bu hesabı çok iyi düşünüyor olmalılar. Çünkü her iki taraf da zarar edecek. İş paraya gelince akan sular durur. Keseye zarar dokununca kıyametler kopar. Marx, meşhur eseri Kapital`de şöyle bir tespit yapar: ‘Katolik kilisesi bütün dogmalarıyla alay etseniz, sesini çıkarmaz. Malına dokundunuz mu, şahlanır`. Ülkeler arasındaki ilişkilerde de maddi çıkar ve para önemlidir. İşe ticari açıdan bakılınca mevcut krizin çok uzun sürmemesi gerektiği söylenebilir. Ancak her iki devletin Suriye üzerindeki emelleri ve çıkarlarının, mevcut ticari menfaatleri gözden çıkaracak kadar önemli olduğunu da unutmamak gerekir.

Türkiye için Suriye Arap âlemine açılan bir kapıdır. Baas rejiminin burada kalması ise bu kapının kapalı olacağı anlamına gelir. Diğer önemli konu ise, kuzeydeki Kürtlerin bir statüye kavuşmalarıdır. Türkiye bunu da kendi iç güvenliği ve toprak bütünlüğü bakımından önemli bir sorun olarak görüyor. Rusya ise bölgedeki en son kalesi durumundaki Suriye`yi kaybetmek istemiyor. Suriye`de yenilgi, bütün bir bölgede yenilgi olacağı için küresel ve bölgesel nüfuz sahibi devletler burada vekâleten bir savaş yürütmektedirler. Yıllardır süren bu vekâlet savaşının asalete dönüşme ihtimali yaşanan bu krizle daha bir güçlendi.

Krizin sürmesi durumunda tarafların kullanacakları kartlar ve bunun doğuracağı sonuçlar nasıl olur sorusunun cevabını başka bir yazıya bırakalım. Son olarak şuna değinmek gerekir ki, Türkiye bu krizde yalnız kalmıştır. Batı, olup biteni kendi çıkarı için değerlendirme dışında bir şey yapmayacaktır. ABD ve batı dünyası, söz dinlemeyen Erdoğan ile kafa tutan Putin`i hizaya getirmenin ince hesabını yapmanın peşinde. Rusya`dan daha çok Türkiye`nin bu noktaya dikkat etmesi gerekir bence.