Suriye sorununun askeri yoldan mı, yoksa tarafların uzlaşacağı siyasi görüşmeler yoluyla mı çözülmesi gerektiği konusundaki tartışmalar,  Rusya`nın Suriye`ye askeri müdahalesinden sonra yeniden başlamış görünüyor. Batı dünyası,  Rusya`nın direk müdahalesinin ne sonuçlar doğuracağı konusunda endişeler taşıyor. Rus askeri müdahalesinin mevcut sorunu daha da kilitleyeceği yönündeki kanaatler ağır basıyor.

Rusya`nın müdahalesini IŞİD karşıtı bir operasyon olarak görmek isteyen ABD yetkilileri, çok geçmeden işin böyle olmadığını fark ettiler. Rusya beklendiği gibi sadece IŞİD`i değil, rejim karşıtı ılımlı sayılan muhalifleri de vurmaya başladı. Evet Rusya için IŞİD de bir tehdit ve tehlikeydi; ancak Baas rejiminin çökmesi Rusya`nın Suriye`yi de, diğer müttefikleri Saddam Hüseyin ve Muammer Kaddafi gibi kaybetmesi demekti. Putin bölgedeki bu son kaleyi ABD`ye kaptırmamak için kararlılığını bugüne kadar korumayı başardı

Rusya kendi çıkarlarının garantisi olarak gördüğü müttefiği Baas rejimini muhtemel bir yenilgiden korumak için sahaya inmiş bulunuyor. Evet; Rusya bölgedeki tek müttefiğini kaybetmek istemediği için Baas rejimine dört yıldan beri askeri ve siyasi desteğini sürdürdü ve en son fiili olarak müdahale etti. Putin Rusya`sı, Akdeniz ve Ortadoğuda var olmanın ancak Suriye ile mümkün olabileceğini iyi kavramış bulunuyor.

Rusya giriştiği bu müdahale ile bir yandan Suriye`deki çıkarlarını korumayı amaçlarken, diğer yandan da daha önemli bir hedefi gerçekleştirmeyi amaçlıyor. Bu da, ABD ve AB ülkelerine dünyanın tek hâkimi olmadıklarını, atılan her adımda Rusya`yı da hesaba katmaları gerektiği mesajını vermektir. Yani Rusya, hem bölgesel hem de küresel ölçekte bir güç olduğunu artık ilan etmiş bulunuyor. Vakıa o ki, dünya da artık bu gerçeği kabullenmiş görünüyor.

Rusya, ABD ve AB ülkelerine karşı ilk hamleyi Ukrayna`da yaptı. Batılıların Ukrayna meselesinde sonuç sağlayacak bir caydırıcılık gösterememeleri Rusya`yı daha da cesaretlendirdi. Ekonomik yaptırımlara aldırış etmeyen Putin rahatlıkla Suriye müdahalesi kararını da aldı.

Rusya`nın Suriye`ye fiili müdahalesinin yankıları devam ediyor. Bölgedeki ABD müttefikleri ile Suriye muhalif güçleri Rus müdahalesinden rahatsızlar. Türkiye, Rusya ile gelişen ilişkilerini bozmak istemiyor ama müdahaleden rahatsız olduğunu da gizlemiyor. Körfez ülkeleri, Rus ayısının Suriye`de İran ve Hizbullah ile beraber işleri daha da zorlaştıracağını biliyorlar.

Peki, ABD ne yapıyor? ABD`nin Ortadoğu siyasetinin Obama döneminde renk değiştirdiğini artık herkes anlamış bulunuyor. ABD, Afganistan ve Irak müdahalelerinin kendisine nelere mal olduğunu gördü ve artık bu tür bir müdahale siyaseti yürütmeyeceğini açıktan ifade ediyor. Obama, her iki dönem seçim beyannamelerinde seçmene bu sözü verdi ve büyük ölçüde verdiği bu vaadini tuttu. Obama`dan sonra bu siyaset değişir mi? Bence büyük bir ihtimalle değişmeyecek. Çünkü Amerikalı vatandaş artık dış müdahalelerin faturasını ödemek istemiyor. Müdahaleler sonrasında gelen korkutucu ekonomik krizin tekrarlanması istenmiyor.

Bölgedeki her sorunu ABD müdahalesiyle halletmeye alışmış Arap ülkeleri şimdi kara kara düşünmeye ve sızlanmaya başladılar. ABD bu müttefiklerini teskin etmeye çalışsa da pek başarılı olamıyor. Artık bütün dünyada olduğu gibi Ortadoğu`da da ABD güvenilirliğini hızla yitiriyor. Bölgede Rusya, İran ve Çin`in etkisinin giderek arttığı ve her geçen gün ABD`nin gücü ve dostluğu konusundaki inancın zayıfladığı bir süreç yaşanıyor.

Bölgemiz, aslında dış güçlerden birine yaslanarak devlet olmanın ve iktidar sürmenin sıkıntılarını yaşıyor. ABD ve diğer emperyalist güçler bu bölgeye asla dost olmadılar ve olmayacaklar da. Bölgede ABD`nin dost olduğu bir devlet varsa o da israil`dir. Usta yazar Abdulbari Atwan`ın değişiyle ‘İsrail ABD`nin resmi nikahlı eşi, bölgedeki diğer Müslüman ülkeler ise imam nikahlı eşleridir. ABD istediği zaman onları boşayabilir veya para karşılığında ahlâksızlığa zorlayabilir`.

Nitekim ABD Arap Baharı süreciyle devrilen müttefik ve dostları(!)na seyirci kalmıştır. Rusya`nın da aynı şeyleri Kaddafi ve Saddam için yaptığını, Beşşar Eset için de bunu yapmayacağını kimsenin garanti edemeyeceğinin bilinmesi gerekir. Nitekim son günlerde Rusya`nın Eset`siz bir çözüme yeşil ışık yaktığı konusunda işaretler gelmeye başladı.

Afganistan ve Irak işgallerinden sonra azalmaya başlayan ABD nüfûzunun zevale doğru ilerlediği muhakkaktır. Bölgemizde zevale yüz tutan ABD varlığının doğurduğu bu boşluğun Rusya veya Çin tarafından doldurulması ise bizim için tarihin tekerrürü demektir. Bölgenin güçlü ülkeleri İran, Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan kendi aralarındaki anlaşmazlıkları çözmez ve birlik olmanın yolunu açmazlarsa bölgemiz daha çok acılar yaşamaya devam edecektir.