Şafii fakihi Ebu İshak eş- Şirazi(v:393 h) şöyle bir olay aktarır: “Ben ve babam cezaevindeydik. Gece olunca babamla beraber teheccüt namazına kalktık. Diğer mahkumlar uyuyorlardı. Dedim ki:

“Çok yazık! Şu mahkumlardan hiç biri iki rekat namaz kılmak için kalkmadı.”

Babam bana döndü ve şöyle dedi:

 “Evladım, keşke sen de kalkmasaydın. Diğer mahkumlar gibi uyuman, onlar hakkında bu tür konuşmalar yapmandan daha hayırlı olurdu. İyi bir dindar olman sana başkalarının yanlışları konusunda söz söyleme hakkını vermez. Günahkarlara öyle tepeden bakma. Kalpler, onu yaratanın elindedir. İstediği gibi çevirebilir.

   Allah seni kendisine ibadet etmeye sevk ettiyse, bu senin üstün bir özelliğinden yahut çok ibadet yapmandan değil, Allah’ın sana olan rahmet ve acımasındandır. Olur ki her an sendeki o ibadet aşk ve azmi alınabilir. Bundan dolayı yaptığın ibadet ve iyi işlerle gururlanma. Allah’ın yolundan sapıp dalalete düşenleri de küçümseme. Çünkü Allah’ın sana olan rahmeti olmasaydı sen de onlardan farklı  olmayacaktın.”

 Bu hakikati tekit eden bir kıssa da Şeyh Abdulkadir el Geylani'den:

Şeyh Abdülkadir Geylani(ra) bir gün Bağdat'ın eski sokaklarında talebeleri ile birlikte yürürken yolun kenarında sızmış, üstü başı perişan bir sarhoş görür. Yanaşır ve selam verir. Sarhoş, Şeyh’e sorular sormaya başlar:

-"Ey Abdülkadir, Allah Kâdir midir değil midir?

Hazreti Şeyh de gülümser ve:

- Evet Kâdir’dir der.

Sarhoş ikinci kez:

- Ey Abdülkadir, Allah Kâdir midir değil midir?

Hazreti Şeyh gene gülümser ve:

- Evet Kâdir’dir der.

Sarhoş adam üçüncü kez aynı soruyu sorar:

- Ey Abdülkadir, Allah Kâdir midir değil midir?

Hazreti Şeyh bu sefer ağlar ve secdeye kapanır ve üç sefer: Kâdir’dir Kâdir’dir, Kâdir’dir, der.

Sonra talebelerine o sarhoşu götürüp yıkamalarını ve o ona ikram etmelerini emreder.

Bu değişik diyaloğa şahit olan talebeler hiç bir şey anlamaz ve Şeyh'e sarhoşun neyi sorduğunu ve kendisinin verdiği cevapların manasını sorarlar.

Hazreti Şeyh de şöyle açıklar:

“Birinci defa bana, Allah beni affetmeye Kâdir midir değil midir dedi, ben de Kâdir’dir dedim.

İkincide bana Allah beni senin yerine koymaya kâdir midir dedi, ben de evet Kâdir’dir dedim.

Üçüncüde bana, seni benim yerime koymaya Kâdir midir dedi. Ben de korkumdan ağladım ve Kâdir’dir, Kâdir’dir, Kâdir’dir, dedim. Secdeye kapanıp Allah'a hidayet nimetini benden almasın ve âfiyetini üzerime daim kılsın diye dua ettim.”

İçinde bulunduğumuz durum bizi gurur ve kibre götürmesin. Elimizdeki mevcut makam ve mevki bizi insanları hakir görmeye itmesin.

İlmimiz bizi herkesten üstün görmeye sevk etmesin.

Ve şunu iyi bilelim ki, düşmez kalkmaz tek bir Allah'tır. Bugün sen iyi bir durumda isen, bil ki bu Allah'ın rahmetiyle hâsıl olmuştur, sen hak ettin diye değil!

Bugün seni bu duruma getiren Allah, yarın seni beğenmediğin kişinin konumuna getirmeye, onu da senin konumuna çıkarmaya kâdirdir.

Bunu böyle bil ve gereğince yaşa.

Ömer b Abdulaziz(ra) şöyle demiş:

“Biz, bizden öncekilerden şunu gördük ve öğrendik: Onlar kulluğu namaz veya oruç olarak görmüyorlardı. Başkaları hakkında ileri geri konuşmamanın hakiki bir kulluk olduğuna inanıyorlardı. Gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiren kişi, eğer insanlar hakkında konuşmaktan el çekmedi, dilini korumadıysa kıyamet günü iflas edenlerden olacaktır.

İlahi, sen dilimizi de kalbimizi de koru. Bizi yarın iflasa uğrayanlardan eyleme.