İktidar sahiplerinin  düşmanları  sinsi ve gaddar olur.  Hele Türkiye gibi ideolojik  temele dayalı bir devlette iktidar olmak, ateşten  gömlek giymek gibidir. Halkın hepsinin oylarını alsanız dahi hakim Kemalist ideolojinin çizdiği çerçevenin dışına çıkamazsınız. Değil çıkmak, bunu  ifade etmeniz dahi büyük bir cürüm ve günahtır. Başınıza olmadık işler gelir. Partiniz kapatılır, siyasetten ve meslekten ebediyen men edilebilir, vatan haini diye yaftalanır ve hatta ibret-i alem olsun diye dar ağacına çekilebilir ya da  zehirlenerek öldürülebilirsiniz.

Adnan menderes ve iki bakanı asıldılar. Peki, hangi suçtan dolayı? Ceberrut rejimin hışmını çeken  bazı icraatları nedeniyle tabii.. Ülkeyi kalkındırmak için çalışan Özal`a da kurşun yağdırdılar, vuramadılar ama en son  zehirleyerek ondan da kurtuldular. Çok geçmeden Özal ve Menderesi aratmayan R. Tayyip Erdoğan geldi. Onu engellemek için de bir çok yollar denediler, olmadı. Şimdi Gezi Parkı türü olaylar ile Erdoğan`dan kurtulma provasını başlatmış bulunmaktalar.

Zorba  karakteri bakımından bu rejim, bizim köy ağasının ta kendisidir. Topraklar, sular ağaçlar, her şey ağanındır. Köylüler ise amele ve ırgat. Ağa`nın astığı astık, kestiği kestiktir. Köye yıllar önce muhtarlık için aday olmak cüreti gösteren adamın  başına gelenleri anlatırsam mesele uzar. Ağa bir tarafa, şımarık oğlundan zavallı köylülerin çektiği işkencelerin haddi hesabı yoktu. Saygısız, ahlaksız ve kaba… Ama müstakbel ağaya kim laf edebilirdi? Çocuk yaşta güttüğümüz kuzuların en iyisi ağaya sunulur, o da içkili sofrasında afiyetle yerdi. Bir defasında, muhalif tavırlar içinde olan bir vatandaş, ağanın oğlunun yanından geçerken öksürmüş. Vay vay! Sen  oğlumun yanından geçerken saygısızlık edip  öksürdün ha, deyip adamı sürgün etmişti bizim ağa.  Zavallı adam bir daha da  doğup büyüdüğü köye dönememişti. Türkiye`de Mustafa Kemal`in çocukları olarak kendilerini gören rejim taraftarları ile muhaliflerin durumu bana hep köyümü  hatırlatır.

Ha, bir de köylüler arasında ağanın has fedaileri olur. Bunlara bizim Kahta`da  “tırşıkçı”denir. Ağanın sofra artıklarını yiyen bu güruh, ağayı ve çıkarlarını korumak için her türlü melaneti yapmaktan geri durmazlar. Bakıyorum da yıllarca bu ağa rejimin zulmüne, katliamına uğramış kesimler “tırşıkçı” kesilmişler.  İmralı`dan gelen açıklamaları duydunuz değil mi? Yıllardır Kürdistan`ı harabeye çeviren bir ideolojinin yandaşlarıyla bir karede yer alıp onların “tırşıkçısı” konumuna düşmek  garip değil mi? Barış sürecini akamete uğratma hedefindeki olaylar için “selamlıyorum”demek hangi aklın gereğidir acaba?

Üçüncü haftasına giren Gezi Parkı  olayları; Kemalist, ulusalcı sol, İslam düşmanı laik, ve AKP hükümeti karşıtı kesimlerin desteğinde devam ediyor. Meydana hakim afiş ve sloganlar, eylemcilerin talepleri ve olayları destekleyen taraflara bakınca işin gerçek mahiyeti kendini gösteriyor. İki haftadan beri olaylar etrafında gelişen tepkiler hayli düşündürücü ve ibret verici mahiyette.

İç ve dış basının olağanüstü bir şekilde bu eylemi abartarak destek sağlamasının altını çizmek lazım. Hakim ideolojinin şımarık çocukları ortalığı kırıp döktüler, ancak basın bunları görmedi. Aksine “çevreciler”, “yeni gençlik”, “Türk Baharı”, vb masumiyet kokan ifadeler  ile takdim etti. Hatta hızını alamayıp Taksim meydanını “Tahrir”e benzetenler bile oldu. Düşünün bir, şayet bu eylemleri dindar bir grup genç yapmış olsaydı bu beylerin tepkisi nasıl olurdu acaba? İçerden ve dışarıdan yakıp yıkanlara gelen destek, bu olaylar ile kimin neler yapmak istediğini gözler önüne seriyor.

Dış dünyanın tepkileri de Erdoğan ve hükümetini hedef aldı. Beyaz Saray ve diğer batılı devletlerin göstericileri destekleyen açıklamaları, çoğu kimseler için şaşırtıcı olmuştur sanırım. Erdoğan`ı öve öve bitiremeyenler aniden nasıl da u dönüşü yaptılar. Hele siyonistlerin keyfine diyecek yok. Erdoğan gitsin diye dua ediyorlar. Ülkesini harabeye çeviren diktatör Esed de en çok sevinenler arasında. Hasılı kelam Erdoğan, İslamcı ve  Osmanlıcı kimliği hasebiyle iç ve dış mihraklar tarafından hedefe konulmuş durumda. 

Erdoğan`ın kimi icraat ve tavırlarını, politikalarını eleştirsek de şimdi bilumum İslam düşmanı güruhların safında durup ona hücum etmeyi ahlaki ve ilkeli bulmuyoruz. Ancak, Başbakan ve hükümetine, “Bu musibet bize hangi günahımızdan dolayı bulaştı, hangi mazlumun ahını aldık ki başımıza bu iş geldi?” diye iyi bir muhasebe yapmalarını, hatalarını görüp tövbe etmelerini ve Başbakan`ın çevresinde kendisini yanlış yönlendirenleri görmesini  hatırlatmak ile yetiniyoruz şimdilik.