Dostum ve okul arkadaşım hem alim hem de seçkin bir şair olan Mustafa Küçükaşçı’nın şiirini kısmen kısaltarak sizlerle paylaşıyorum.

“Bir ülke var, dokunulmaz, şımartılan, küstah!

Sürekli katlanan açgözlülük, vahim iştah!

Görünce şerrini, herkes diyor: «Bu bir tehdit!»

Hazırda yaftası mevcut: «Tutun, bu antisemit!»

Gözünde tüm beşer, alçak birer küçük yaratık,

Bu ırk özel yaratılmış, kalanlarıysa atık!!

Bu kavme tanrıdır ancak, gazaplı Rab Yehova,

Kalan bütün beşeriyyet demek ki aldı hava!!

Bu din değil, şovenizmin, cehâletin özüdür,

Bu din değil, siyonizmin yalan dolan sözüdür!

Bu anlayışla çocuklar, basitçe öldürülür,

Bu anlayışla kadın, hasta, ihtiyar sürülür.

Sen ey, vasıfları şeytanla hayvanın arası!..

Sen ey, bütün beşeriyet içinde yüz karası!

Seninki din değil örgütlü suç teşekkülüdür!

Telef edilmene engel, kimin tahammülüdür?!

Tutar, Cemiyyet-i Akvam karar alır ve susar,

Gelir Sam Amcasının itirazı orda pusar!

Ezik büzük kara vicdanda çiğnenir şu sakız:

«Orantısız gücü kullandığın için kınarız!..»

Sen ey, büyük bir adamdan kalan uyuz zibidi!

Nebî diliyle de lânetlenen kuduz Yahudi!

Boğazlamış Firavun hanedanı dün soyunu,

Bugün Filistin’e yaptıkların, onun oyunu...

Nasıl çıkıldı Mısır’dan, nasıl yarıldı deniz?

Neden bugün Firavun’dan beter zulümdesiniz?

Ne derdi Hazret-i Mûsâ bu fitnebazlığına,

«Ölün!» mü der; «Çöle sürgün!» mü der yobazlığına!

Modern silahların ardında sen de Câlut’sun!

Soyun sopunla övünmekle sanma Tâlut’sun!

Düşün ki tüm beşer, Âdem Nebî’nin evlâdı!

Fakat bir olmadı Hâbil’le Kabil’in yâdı!

Cenâb-ı Hak seni seçmişti kaç nebî vererek!

Teşekkür etmeye kalktın nebîler öldürerek!

Gelince Hazret-i İsa inanmadın, kaçtın,

Yazık o Rehbere herkesten önce muhtaçtın!

Dalâletin bine katlandı bak geçen her asır,

Azaba, kahra alıştın, suratta tuttu nasır!

Fırat ve Dicle’de sönmez bu ihtiras ateşin!

Yılan hasette ve akrep, nifakçılıkta eşin!

Bakışlarında, çakaldan beter parıldama var!

Boğazlarında köpekten beter hırıldama var!

Habis domuzluğun, ispatı burnunun şu kiri!

Nefis elindeki maymun ve şahsiyet fakiri!

Bugünse evleri bizzat çevirdiniz mezara!

Kalırsa sağ, gider organlarıyla şer pazara!

Elektrik suyu kesmek, vakâ-yı âdiyedir,

Bu bed muamele gitsin bu yerliler diyedir!

Dağıldı yüz bini aşkın çeşitli ülkelere,

Süründürenleri sürsün, Hüdâ ateşli yere!

İlaçsız, aşsız o mâsum çocukların âhı,

Geçirsin alnına bin kerre lânetullâhı!

Bugün Filistin’e yaptıkların nedir, zorba?!

Çoluk çocuk demeden yağdırış nedir, bomba!

Evangelist avanaklar güvendiğin dağdır!

Bu zalimane devir, son azıttığın çağdır!

Fesat çıkarmada yettin de geçtin engereği!

Sorun ne söyleyecek: “Yurtsuzluğun gereği!”

Cihanı avcuna aldın, senin bütün piyasa,

Bir ahtapot gibi kollar, ya dişlerin; yarasa!

Fakat gelip yine mâsum Filistin ellerine,

O taş yürekle vurursun, nasırlı ellerine!

Kovuldu cedlerin İspanya’dan, sürüldü yine,

Kabûl edildiler Osmanlı’nın şehirlerine.

Neden bırakmadı ecdat, düşünmüyor değilim!

Fakat ben insanım, insanca iş tutar bu elim!

Safâ sürüp yaşıyordun şehirlerimde rahat,

Utanmıyor ne rezil yüz, ne müptezel şu surat!

Yedir, içir ve barındır, emân içinde yaşat,

Hıyânetiyle teşekkür eder bu pis haşarat!

Geçer şu kargayı, nankörlüğün rezil Yahudi!

Bu minnetin yükü altında hep ezil Yahudi!

İkinci harb-i umûmîde soykırım oyunu,

Bu kez de Alman’ı, kırmış senin habis soyunu!

Bu boş hikâyesi, dünyâya, müfterî dedenin;

Sabun olur mu? Necâset, senin o pis bedenin!

Belin bükülmüşe hiç benzemez, demir gibisin!

O Hitler’in de Nazizm’in de gizli sâhibisin!

Bitince son işi, destekçinin; olur hedefin,

Birinci darbeyi vurmak olur, senin şerefin!!

Ya kulların ya Hüdâ’nın ipiyle kurtuluşun,

«Cahîm»e toslayacaksın, peşinde Son Kopuş’un!

Cenâb-ı Hak’la kopardın aranda her bağını,

Yakında sen yakacaksın güvendiğin dağını!

Gazapla, kahr ile geçmiş bütün bir ömrünü sen,

Fesatla, kinle yoğurdun, buyur say istersen:

Sen iftirâya nebîlerle başladın, Yahudi!

Kur’an’da her kötü isnâdının gelir reddi.

Tutar da Hazret-i Hârûn’a putçu dersin sen,

Büyük günahları Dâvûd’a hamledersin sen!

Senin dilinde Süleyman sihirbazın tekidir!

Senin gözünde Üzeyr, oğludur; ilâh ikidir!

Mücevherattan ibâretti taptığın buzağı!

Geçirdi boynuna Kahhâr o kurduğun tuzağı!

Sapık, muzır cereyanlar, yalancı felsefeler,

Freud’u, Darwin’i, pislikle hep dolan küfeler!

Yalancı medya ve ahlâkı mahveden Holivut,

Ve hepsi, Hak yola mâni olan birer koca put!

Hedef, günahları hep yükleyip senin küfene,

Sövüp de bir daha geçmek değil bozuk düzene.

Hedef, senin kötülüklerde öncülük rolünü,

Cihâna gösterip, anlatmak attığın golünü...

Şu Müslüman geçinen kitle bir tükürse bile,

Boğardı fitneni, tûfan misâli güçlü sele.

Fakat cesâretimiz yok, inancımızsa zayıf,

Girince tefrika, ümmet bu hâle düştü, hayıf!

Senin şu vurduğun asla acıtmıyor canımı!

Asıl uyandırıyor, her vuruş asil kanımı!

Muzaffer eyle İlâhî, bugün de Dâvûd’u...

Şu zâlim ırka mezâr eyle Arz-ı Mev’ûd’u!..