Ey kurak gönüllerimize yağan ilâhi rahmet! Gelişinle ruhlar canlandı, kalpler şenlendi. Uzun süren bir kışın ardından gelen bahar, gecenin karanlığından sonra atan şafak gibi oldun. Manevi iklimimize cennet tohumları saçtın. Salih amellerin nasıl devşirileceğinin dersini verdin bize. Bizi mesrur ve mesut ettin. Günahlardan arınmanın, temizlenip durulmanın yolunu gösterdin bize. Bir daha isyanlara dönmemenin, her ayı seninleymiş gibi yaşamanın bir yolunu öğret de öyle git.
Ey gönüllere ve bedenlere sıhhat bahşeden Lokman-ı Hekim! Gaflet ve günah hastalığına müptela bu can ve cismimiz, nice zamandır şifa arıyordu. Sen gelince canımız ve tenimiz rahat bir nefes aldı. Her türlü hastalık ve gafletin kaynağı olan o çok yemeler-içmelerden kurtulduk. Yer sofrasına bedel, bize hakikatlerin yolunu açan gök sofrasını indirdin. Senin gökten indirip önümüze bıraktığın “açlık sofranda” ne lezzetler varmış. Nefislerimiz itminana ermeden bizi bırakıp gitme!
Cehenneme çağıran insi ve cinni düşmanlarımıza karşı mücadelemizde bize her türlü yardımı sağlayan ey dost! Gelişinle düşmanlarımız bağlandı. İblis-nefis-dünya üçlüsü çetenin aleyhimize kurduğu ittifak işlemez oldu. Azgın şeytanları bağlayıp nefsi de teslime zorladın. Verilen zekât ve sadakalarla dünya malının sevgisine bedel, kalplerimize ahiret yurdunun aşkını attın. Ama oluşan bu güzel ortam sen gidince kalır mı acaba? Bağlanan şeytanlar tekrar salınınca halimiz nice olur? Seninle elde ettiğimiz ahiret azığını elimizden alıp bizi tekrar dünya ve nefsin emrine girmeye zorlamalarından doğrusu ciddi endişe duyuyoruz. Şeytanların nasıl bağlandığını bizlere göster de öyle git.
Ey fakir ve muhtaçları sevince boğan, kardeşlik ve dayanışma ayı Ramazan! Daha sen geliyorum demeden, fakirler ve muhtaçlar senin geleceğini haber verdiler. Belki de senin gelişine en çok onlar sevindi. Zamanın zalimlerinin zulmünden dolayı yoksulluk, işkence, sürgün, mahpusluk ve muhaceret yaşayanların tek umudu sen oldun. Yetim, dul ve bilcümle kimsesizlerin sevinci oldun. Sen maddi fakirlik çekenlerin umudu olduğun gibi, manevi fakirlikten muzdarip günahkâr kulların da umudu oldun. Hâsılı, her türlü fakirlik çeken kullara uzatılmış ilâhi bir el oldun. Gerçek zenginliğin sırrını bize ver de öyle git.
Ey o bin geceden hayırlı ‘Leyle-i Kadir`i içinde saklayan Kur`an ayı! Bize o yüce kitabın engin sırlarını açacak anahtarlar ver de öyle git.
Ey hayat okulunun muallimi, mürşidi Ramazan! Hiç bir okulun veremediği, hiç bir hocanın anlatamadığı en çetin dersleri senden aldık. Sabır, cömertlik, merhamet, kardeşlik gibi eşsiz dersleri kısa bir zamanda bize yaşatarak sen öğrettin. Öğrettiğin bu derslere her zaman ihtiyaç duyacağımız muhakkak. Hani tıp ve matematik bilmesek, kaybımız o kadar fazla olmayacak. Bu konudaki ihtiyaçlarımızı başkaları aracılığıyla da giderebiliyoruz. Ama senin programında yer alan derslere, her kesin her zaman ihtiyacı var. Bize okulunun başarı belgesini ver de öyle git.
Ve ne olursa olsun gidişin bizleri hüzünlendiriyor. Umarız seneye tekrar görüşür ve öğrencin oluruz.
Dilim varmıyor sana ‘elveda` demeye
İnşallah buluşuruz gelecek seneye.