Hayat çok kısa bir yolculuktur. Bu yolculuğun nerede ve ne zaman sona ereceği ise belirsizdir. Böyle olmasına rağmen insanoğlu ölüm çok uzakmış gibi yaşamaya devam eder. Uzun planlar peşinde koşar, emellerini gerçekleştirmek uğruna başkalarının hak ve hukukuna tecavüz eder. Elinde bulundurduklarıyla yetinmez, hırsla daha çok biriktirmenin derdine düşer. Nefsini ve çıkarını putlaştırır ve bütün bir hayatı o putunu tatmin istikametinde tüketir.

      İlahi vahiy, insanın yaşadığı şu hayatta bu büyük yanlışa düşmemesi için sıkça uyarılar yapar. Geçici âlemin hakikatini beyan eder:

“Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Al-i İmran,185)

“Dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (Enam,32)

   Celaleddin-i Rumî bütün bir hayatını bir rüya alemindeymiş gibi geçirip yolun sonuna varan kişiye hayıflanarak şöyle seslenir:

   ‘Ne vakte dek tamahla evleri kilitleyeceksin, ne zamana kadar yiyip içmeye koyulacaksın, yemlere dalacaksın?

   At öldü, gümüş eyere hacet kalmadı; ağaç-ata bin, salacaya eğer vur da şu aşağılık dünyanın yalanını masalını seyret. Ağır elbiselerini gömleğini çıkar, kefene teslim ol; bağdan yeşillikten çık, toprak içinde kanlara bulanarak oturmaya bak.

   Nerde o ekmek isteyeni savman, nerde o kavgan, nerde o ufalanmış ekmeğin bile üstüne düşmen? Ey baş aşağı çukura düşen, nerde kolyen, nerde gerdanlığın? Nerde o saçma sapan işlerin, nerde o usancın, bezmelerin? Nerde o işte güçte, düzende hilede sonuna dek çalışmaların a düzenbaz?

   Ey bu bağ benim bağım, o han benim hanım, bu da benim, o da benim deyip duran, şimdi bir saman çöpü bile senden üstün.

   Nerde o devlet çağlarının gururu, şuna-buna bıyık altından gülüşmen, kimseyi beğenmeyişin? Nerde o saldırışların, yumruklayışların, nerde o delilikten benzinin kıpkırmızı kesilişi?

   Bir gececik bile sabaha kadar tövbeye koyulmadın, yanıp yakılmadın, ölümü yaratan Allah’a bağlanmadın, onunla hiç mi hiç ilgilenmedin.

   Bugün de artık o serseri inancın, o temelsiz, o gevşek dinin yüzünden kötekler yersin hasretler çekersin, pişmanlıklar duyarsın.’ (Dîvan-ı Kebir, c1, s 136)

Konumuzu ilahi vahyin konu hakkındaki bir uyarısıyla noktalayalım: “Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden harcayın.