İsrail, Müslümanlar açısından meşruiyeti olmayan işgalci ve korsan bir yapıdır. Bölgemizde bu devletin kurulması ve dünyaca tanınmasından sonraki aşamadan günümüze kadar gelinen süreçte İsrail adı, savaş, işgal, katliam ve suikastlerle eşleşmiştir. Kendisini kuran güçlerin desteğini her zaman yanında gören bu korsan güç, bölgedeki en küçük gelişme ve kıpırdanmayı kendi güvenliği için tehlike sayarak saldırmayı alışkanlık haline getirmiştir. Amerika ve batı dünyası da, her seferinde “İsrail`in güvenliği” teranesini öne sürerek işgalci korsan yapının saldırı ve ihlallerini bazen himaye ederek, bazen de görmezden gelerek Siyonist devlete karşı, “Batının şımarık, gayrı meşru veledi” tanımlamasına denk düşen bir yaklaşım içinde olmuşlardır. Çünkü batı dünyası için asıl önemli olan petroldür. Petrolün kontrolünü sağlamak için de, ileri karakol görevi üstlenen İsrail`in güvenlik sorunu tabii ki birinci derecede önem arz etmektedir.
İsrail, sadece işgal altında tuttuğu topraklardaki Filistinliler için değil, bölgedeki tüm Müslüman ülkeler için de en önemli tehdit unsuru haline gelmiştir. Siyonist devlet böyle devam ettiği sürece, dünya barışının da önündeki en büyük engellerden biri olarak kalmaya devam edecektir.
İşgalci devlet, varlığını sürdürebilmek için, bölgede askeri ve ekonomik açıdan güçlenen bir devletin kendisi için tehlike arz edeceği varsayımı üzerine bina ettiği saldırgan politikasını sürdürmeye devam etmektedir. İsrail, Amerika ve batıdaki nüfuzunu kullanarak bu güçleri, kendisi için potansiyel tehlike olarak gördüğü İslam ülkelerine saldırtma politikalarını büyük ölçüde başarmıştır. Irak ve Afganistan`ın Amerika ve NATO tarafından işgal edilip talan edilmesi siyonizmin planlarındandır ve sadece onlara yarar sağlamıştır. Bu ülkelerin işgali Batı`ya ve Amerika`ya pahalıya mal olmuşken, İsrail`e yararı dokunmuştur. İsrail için potansiyel bir rakip güç durumundaki bu ülkeler savaş ile yerle bir edilmiş, askeri ve ekonomik açıdan elli yıl geriye götüren korkunç bir yıkıma maruz kalmışlardır.
İsrail, Arap baharı süreciyle beraber bölgedeki değişim ve gelişmelerden en çok rahatsız olan ülke oldu. Kendisine büyük imtiyazlar sağlayan rejimlerin devrilmesi İsrail`de adeta tusunami etkisi yaptı. Bölgedeki halkların özgürlük mücadelesi ile beraber kukla diktatör rejimlerin devirmesi işgalci rejimin uykularını kaçırdı. Siyonist kafa, bir yandan bu hareketleri asıl mecrasından saptırmak, baharın başarılı olduğu ülkelerde sorunlar çıkarmak için sinsi oyunlar kurarken, diğer yandan Amerika ve batı dünyasını duruma müdahale etmeye yönelik çabalar içine de girdi; ama başarılı olamadı. Özellikle Mısır devrimi ve sonrasındaki seçimlerden sonra İhvan adayı Muhammed Mursi`nin Mısır Cumhurbaşkanı seçilmesi İsrail için tam bir kabus vesilesi oldu.
Hizbullah,
İki hafta önce Hizbullah`ın İran yapımı insansız bir casus uçağını işgal toprakları üzerindeki önemli askeri tesisler üzerinde uçurmaya muvaffak olması ise İsrailli yetkilileri rezil etti. Çünkü bu ceberrut güç tarihinde ilk defa böylesi bir hava sahası ihlali yaşadı. Hizbullah bu önemli başarıyla ne kadar övünse hakkıdır. Hasan Nasrallah bu tür faaliyetlerin devam edeceğini açıklayarak da İsrail`e meydan okudu. İsrail`e kendi anlayacağı dil ile konuşmayı iyi beceren Hizbullah`ı tebrik ediyoruz. Son günlerde kimi batı basın organlarında Hizbullah`ın Şam yönetimine verdiği desteği keseceği yönünde çıkan haberlerin de iyi gelişmelere vesile olmasını diliyoruz.
Saldırgan devlet İsrail, en son geçen Salı günü Sudan`ın bir silah fabrikasını vurarak yeni bir korsanlık örneği sergiledi. Katar Emiri Şeyh Hamad bin Halife el Sani`nin yıllardan beri muhasara altındaki Gazze`yi ziyaretinden de huylanan Siyonist yapı, ziyaretin hemen ardından Gazze üzerine saldırılarını yoğunlaştırdı ve yakın bir tarihte Hamas`a büyük bir darbe indirmek için daha geniş bir saldırı hazırlığı içinde olduğu ifade ediliyor.
İsrail artık eski gücünü kaybetti. Çünkü onu güçlü kılan diktatör yönetimler yok artık. Kalan diktatörlerin de devrilmesinden sonra sıra Siyonistlere gelecek. İsrail`e yaptıklarının hesabının sorulduğu gün baharımızın “Nevruz”u olacaktır.