Hikmet pınarından damlalar

   “Hikâye ederlerdi ki, ulu Allah: ‘Ey benim kulum! Senin ihtiyacını ve dileğini yalvarmanla, dua etmenle çabucak yerine getirirdim; fakat senin yalvarış ve inleyişinin sesi hoşuma gidiyor, işte daha çok ağlayıp inlemen ve sesini daha çok duymam için dileğini yerine geç getiriyorum’ buyuruyor. Meselâ bir adamın evinin kapısına iki fakir geldi. Biri hoşa giden, sevimli ve beğenilen bir tip; öbürü ise tamamen bunun aksine çirkin ve sevimsiz. Ev sahibi uşağına: ‘O sevimsiz olanına bir parça ekmek ver de, hemen kapımızdan uzaklaşsın.’ der. Sevimli olanına ise: ‘Daha ekmek pişirmediler. Pişip gelinceye kadar bekle.’ diye vaatte bulunulur.”    (Fîhi Mâfih, 354-355)

 

                    Bu da geçer ya Hu

    Sultan Mahmut bir gün tüm vezirlerini toplayıp, bana bir yüzük yaptırın ve üzerine öyle bir şey yazdırın ki ona her baktığımda, hüzünlüysem neşeleneyim, neşeliysem hüzünleneyim demiş.

   Vezirler toplanmışlar dört bir yana haber salmışlar. Sonunda bir gün bir yüzükle sultanın karşısına çıkmışlar, yüzüğü vermişler. Sultan Mahmut tamam işte bu demiş...

    Yüzüğün üzerinde ; "Bu da geçer ya Hu" yazıyormuş. Hattatlar bu lafı çok sevmişler ve eserlerinde sıkça kullanmışlardır.

Bu da geçer ya Hû!

Onun için ne mutluluktan deliye dönmeye... ne de kederden ölmeye gerek var..

Ve yine meşhur bir ifade daha:

Gamına gamlanıp olma mahzun

Demine demlenip olma mağrur

Ne gam baki ne dem baki..

Hüve'l Baki

 

                     Feraset ve basiret!

Bir tanıdığı Nasreddin Hoca’ya sormuş: "Eşeğe niye ters bindin Hocam?"

Hoca istifini bozmadan cevaplamış: "Arkadan gelen tehlikeleri görmek için..."

Adam yinelemiş: "Ya önden tehlike gelirse?.."

Hoca gülmüş: "Onu eşek bile görür."

 

                  Korona ile sohbet

   Tüccarın biri, Korona ile karşılaşır. Ayaküstü kısa bir sohbet geçer aralarında.

- Nereye gidiyorsun?

- Bağdat'a!

- Kaç kişinin canını alacaksın?

- Çok değil, sadece 3 bin kişinin.

   Aradan epey zaman geçtikten sonra tüccar ve korona yine karşılaşırlar. Tüccar duymuştur ki, Bağdat'ta Korona’dan dolayı 10 bin kişi ölmüştür.

- Bana 3 bin kişiyi öldüreceğini söylemiştin; oysa sen 10 bin cana kıymışsın, diye hiddetlenir Korona'ya.

Korona ise gayet sakin ve kendinden emin olarak:

- Ben 3 bin kişi öldürdüm. Geriye kalanı korkudan öldüler, der.

    Vücut sağlığımızla birlikte akıl sağlığımızı da koruyalım. Psikolojimizi bozarak vücut direncimizi de zayıflatmayalım. Allah cümlemizi her türlü maddi ve manevi salgın hastalıklardan korusun.