Namaz için saf olmuş cemaatin önünde imam bulunur. İmam olmadan cemaat namazı olmaz. İmam otoriteyi, arkasında duran cemaat ise yönetilen halkı simgeler. İmam ve cemaatin saf durumu, toplumun yöneten ve yönetilen kesimin ilişkisinin nasıl olması gerektiğini en ideal şekilde resmeden bir tablodur.
İmam olarak cemaatin önüne geçecek kişinin bu görevi yapabilecek ehliyette, bilgili ve ahlâklı biri olması gerekir. Bu özellikleri taşıyan kişiyi, cemaat kendisi belirler ve öne geçirir. Bu da, toplumdaki yönetim sisteminin seçime (beyat) dayanması gerektiğini ifade eder.
Önde duran imam tek kişidir. Bu da, otoritede çok başlılığın olmaması gerektiğini anlatır. Yönetim işinde ikilik veya çok başlılık olamaz. Çok iyi olsalar bile bir anda eşit haklara sahip iki yöneticinin olması bir felakettir. İki ayrı bağımsız iradenin felaket doğuracağını Kur’an şöyle beyan eder: ‘Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah, onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. (Enbiya:22)
İdarede tek kişinin olması İslam toplumunda diktatörlük doğurmaz; zira yöneticinin işini şura ile yürütmesi esastır. Namazda, İmam’ın fatihayı bitirdikten sonra cemaatin de sesli olarak amîn demesi bu hakikati anlatır.Yani yapılan faaliyetlerin halkın onayından geçmesi bir gelenek ve sünnettir.
Namazdaki rükû yasalara saygının sembolüdür. Herkes doğru ve hak olan yasalar karşısında eğilmeli ve onları kabul etmelidir. Bu konuda yöneten, yönetilen eşittirler. Yasalar herkes içindir. Kanunlar karşısında hiç kimsenin bir imtiyazı söz konusu olamaz.
Namazdaki secde ise, ahlâki, ruhi eğitimi sembolize eder. Hem Kur’an, hem de hadis secdenin kulu Allah’a yaklaştıran özelliğine temas eder.
‘Secde et ve yaklaş!.’
(Alak:19)
“Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!”
(Müslim, Salât 215.)
Secde, manevi, ahlâki eğitimi simgeler. Toplumun gerçekten İslami olabilmesi için bireylerinin İslam ahlâk ve edebine sahip olmaları gerekir. Secde yakınlaşmadır ve Allah’a yakınlık en yüce ahlâkın kaynağıdır. Ahlâklı olmayan bireyler gerçek dindar olabilirler mi? Ahlâktan yoksun, şekilden ibaret bir dindarlık değerli de değildir, geçerli de değildir.
Namazdaki oturuşlar (ilk ve son oturuş) eğitim ve tedrisatın simgesidir. Diz çökerek oturmak, öğrenmeyi simgeler. Klasik İslami eğitim, öğrencinin, hocanın karşısında diz çöküp oturmasıyla başlar.
Namazların tadili erkân ile kılınması esastır. Tadili erkân her rüknün hakkını vererek, acele etmeden namazı eda etmek demektir. Bazı müçtehitlere göre tadili erkân namazın şartlarındandır; terk edildiğinde namaz geçersiz olur. Namazdaki tadili erkân, toplum işlerinin aceleye getirilmeden doğru ve sağlam yapılması gerektiğini anlatır. Her alanda yapılacak yatırımlar göstermelik değil, gerçekçi olmalıdır. Tüketime sunulan mallar sağlam, sağlıklı ve kaliteli olmalıdır. Alelacele yapılmış, çürük ve sağlığa zararlı mallardan elde edilen kazanç helal değildir.
Namaz esnasında yanlış yapan imam, arkada duran cemaat tarafından uyarılır ve uyarılan imam yanlışını düzeltir. Uyarıya kulak asmayan imama arkadaki cemaatin uymaması gerekir. Bunun ile anlatılan; otorite ile halkın birbirlerine karşı olan sorumluluklarıdır. Yanlış yapan otorite uyarılır, uyarılmalıdır. Bu uyarı demokrasilerde olduğu gibi dört yılda bir değil, hatanın yapıldığı an olmalıdır. Kur’an’ın hükümlerine kulak asmayıp bildiğini okuyan yönetime ise itaat edilmez.
Diğer önemli bir husus; Namaz esnasında hastalanan veya abdesti bozulan imam, namazı bırakır ve hemen onun arkasında duran ehliyetli biri onun yerine geçerek namazı tamamlar. Bu ise; fahiş hatalar yapan, yanlış politikalar uygulayan yönetici ve hükümetin işi bırakması gerektiğini ifade eder. Görevi yerine getiremeyecek kadar yaşlı veya hasta olan kişi de görevde kalamaz.