Bu yazımızda namaz vakitlerinin taşıdığı bazı anlamlar üzerinde durmaya çalışacağız. Namazlar neden her vakit değil de, belirlenmiş vakitlerde kılınır?  Bu vakitlerin önemi nerden kaynaklanıyor?  Bir önceki yazımızda başlamış olduğumuz bu konuya bugün de devam edeceğiz.

Nafile namazların belirlenmiş bir vakti yoktur; ama farz namazların her birinin belli bir vakti vardır. Bu namazlar, o belirli vakit girmeden önce de, çıktıktan sonra da kılınamazlar.

Yüce Mevla her iş ve oluşumun vücuda gelmesini zamana bağlamıştır. Yaz, bahar, kış mevsimlerinin her biri hayatın devamı için değişik türden faaliyetlerin zamanlarıdır. Zaman ilâhi bir kanundur. Allah`ın iradesi ve hükmü bu kanun üzerinden varlık dünyasına yansır.

Allah Teâla`nın gücü her şeye yettiği halde, yaratma işini zaman içinde gerçekleştirir. Bunun bilinebilen ve bilinemeyen hikmetleri vardır elbette. Zaman içinde yaratılış, her şeyden önce biz insanlar için pratik bir derstir. Sanki Cenab-ı Hak biz kullarına şöyle der: ‘Ey kulum, ben işlerimi nasıl zamana yayarak gerçekleştiriyorsam, sen de öyle yap. İçinde yaşadığın tabiatın temel yasası budur. Sabırla ayakta kalmasını öğren ki, başarılı sonuçlara ulaşabilesin`.

Zaman, sanki bütün olayları doğuran bir anne gibidir. Çocuk annesiz vücuda gelemeyeceğine göre,  -mucize hariç- hiçbir olay da zamanın dışında gerçekleşmez.

Sahih bir rivayetle ulaşmış kutsi bir hadiste ‘Dehr (zaman)`e sövmeyiniz, çünkü dehr Allah`tır` (Müslim:2246) buyrulmuştur.

Hadisteki ‘dehr` Allah`tır`  ifadesinden Yüce Allah`ın zaman ile özdeş yahut zamanla kayıtlı olduğu gibi yanlış bir anlam çıkarılmamalıdır. Bu ifade, insanların zamana nispet ettiği olayları gerçekte Allah`ın yarattığını vurgulanmaktadır

 Namazlar için belirlenmiş malum vakitler, insana ve içinde yaşadığı âleme ait önemli varlık evrelerini hatırlatır. Sabah namazı doğumu, öğle gençliği, ikindi olgunluğu, akşam ihtiyarlığı, yatsı da ölümü simgeler.

Sabah namazının vakti, şafağın atmasından güneş doğumuna kadar devam eder. Bütün canlıların uykudan uyandığı bu vakitte insanın uyuması abestir. Allah`a ibadetle güne başlamak kadar uygun ve güzel bir şey yoktur. Sabah namazı günü selamlamaktır. Onu bize karşılıksız bahşeden Yüce Allah`a minnet duygusu ile teşekkür etmektir.

 Gün, bir insan gibi düşünülecek olursa, sabah vakti onun başı hükmündedir. Sabah namazı da günün kahvaltısı gibidir. İnsan ruhu bu ilk saatlerde aldığı manevi enerji ile gün ortasına kadar dinçliğini korur. Yapılan bu iyi giriş, günün diğer vakitlerinin de iyi geçmesine destek olur.

Sabahın sükûnetinde dışarı çıkıp namaz için camiye yürümenin hem dünyevi hem de uhrevi faydaları çoktur. Sabah vakti bereketli bir vakittir. O vakitte yapılan maddi çalışmaların, günün diğer saatlerinde yapılanlardan daha verimli sonuçlar verdiği bir gerçektir. Bu vakitte kılınan sabah namazı da günün diğer saatlerinde kılınan namazlardan daha kıymetli ve değerlidir. 

Peygamberimiz (a.s.m.), ‘Kim sabah namazını kılarsa, Allah'ın garantisi altındadır.` (Kütüb-i Sitte, c.17, s.541)

Sizi atlılar kovalayacak bile olsa sabah namazının iki rekât sünnetini terk etmeyin. O, dünyanın tamamından hayırlıdır.` buyrulmuştur. (Kütüb-i Sitte, c.8, s.424)

 Her sabah dünya yeniden kurulur ve her sabah taze bir başlangıçtır. Sabahın erken saatinde kalkıp namazını kılan kişi, durağa gelip araca binmiştir. Yatıp namazını kaçıran ise  otobüsü kaçırmıştır.