Türkiye, sessiz bir şekilde 2019 seçimlerine hazırlanmaktadır. Dışarıdan çok hissedilmese de aslında ciddi bir seferberlik süreci yaşanmaktadır. Aslında milli veya genel bir seferberlik değil. Herkesin kendi kulvarında başlattığı, mevzilerini koruma ve daha ileri mevziler kazanma amaçlı bir seferberliktir bu. 2019 seçimlerinde atı alan, Üsküdar`ı geçecektir şeklinde bir kanı var hali hazırda. Birçok açıdan doğru bir kanı.
Zira henüz taşlar yerine oturmuş değil. Türkiye, canhıraş bir şekilde mecrasını bulmaya çalışıyor. Ülkücüsünden ulusalcısına, sağcısından solcusuna, Ergenekoncusundan avrasyacısına, tarikatçısından partilisine herkes, bu ülkenin ve bu milletin mecrasını ben bulduracağım, rotasını ben çizeceğim şeklinde ciddi bir iddia ile uğraş vermektedir. Bu uğraşın diğer adı, sessiz bir savaştır aslında. Ve tüm savaşlarda olduğu gibi bu ülkenin değerlerini, sermayesini, kazanımlarını ve geleceğini tarumar etmektedir maalesef.
Bu kavganın en acımasızını, en iddialısını ve en pervasızını aslında FETÖ başlatmıştı. O kadar acımasız bir anlayışla yola çıkmışlardı ki her türlü yol ve yöntem, amaca ulaşmak için meşru idi onlar için. Makyavelizmin bir nevi milli(!) versiyonunu icat etmişlerdi aslında. Kendileri dışında herkesle, her türlü yol ve yöntemle kavga ettiler. Ülkeyi kendi şahıslarında, küresel emperyalizme peşkeş çekmek istediler. Ancak malum, altında kaldılar. Kumpaslarla, iftiralarla, bel altı ahlaksız yöntemlerle ve ihanetlerle bir yere varılamayacağının en sarih emsalini oluşturarak güçten düştüler.
Fetö sonrası malum ciddi bir boşluk oluştu. Ülkeyi ele geçirme emelinin yeni sahipleri, yeni yol arkadaşları ile tebdil olundu. Yüz yılda bir ele geçmeyen bir fırsat doğmuştu onlar için. Fetö, zaten yolu belirlemişti. Kendileri dışında herkesi, devletin güvenlik konsepti içerisinde düşman olarak kodlayan fetö, paha biçilmez kıymette bir miras bırakmıştı kendileri için. Aynı mantığı niye kendileri de kullanmasınlar ki?
Sayın Erdoğan`ın bu yeni yol arkadaşları, Fetö`nün konseptine hiç dokunmadan, OHAL`İ de fırsata dönüştürerek olduğu gibi uygulamaya koydular. Tek fark vardı arada. Fetö yerine şimdi kendileri her şeyin sahipliğine oynamakta, ‘öteki`nin tamamını devletin bağırsaklarından temizlemektedirler. İşin tuhaf olan kısmı ise hiç kimse kalkıp; hop ya birader, Fetö yerine sen gireceksen, değişen ne oldu? diye soramıyor.
Fetö`nün 20-30 yıldan beri mağdur ettiği yüz binlerin üzerine şimdi yeni konseptin mağdur ettiği yeni yüzbinler eklendi maalesef. Bu millet, daha fazlasını kaldırır mı bilinmez ancak iktidar partisinin bunu kaldırması çok zor artık. Zira OHAL süreci, tabir caiz ise devrimin çocuklarını yemeye başladı. Darbeye karşı onurluca duran kesimler, bir bir cezalandırıldı. Canlarını hiçe sayarak meydanlara dökülüp darbeye karşı duranların bu onurlu duruşları burunlarından getirildi. Hiç kimse de kalkıp bunları yapanlar ulusalcı, milliyetçi veya ergenekonculardır diyecek durumda değildir maalesef. Zira asıl faillere siyaset mekanizması perdedarlık yaparak örtmüş, günahı üzerine almıştır. Her günahın bir bedeli de vardır mutlaka.
Tam da bu nedenle diyorum ki %50+1`i tutturabilmeleri çok zordur artık. İki turlu seçim sistemi, ciddi bir tuzaktır. Devlet bürokrasisinin halka ödettiği bu bedellerin önüne geçilmez ise 2019`a kadar tek tip bir devlet bürokrasisi oluşacak, sivil irade diye bir şey artık olmayacak ve yapılacak seçimlerin de bir anlamı kesinlikle kalmayacaktır. Zaten tüm bu yapılanlar, %50+1 tutturulmasın diye değil de ne içindir?
Bu nedenle bize göre en önemli seferberlik, devlet bürokrasisinin bu kıyımlarının önüne geçmek noktasında başlatılmalıdır. Bürokrasinin elindeki kılıç bir an önce alınmalı, toplum rahatlatılmalıdır. Asıp kesen devlet anlayışı, yüz yıl boyunca bu millete bir şey veremedi. Bundan sonra da bir şey vermesi mümkün değildir.