Kudüs'ü iyi okuyalım. O bizim vicdanımızdır. O bizim kalp sızımız, utancımız, göz ağrımızdır. Orada yaşanan her zulüm, oraya atılan her mermi ve her gaz bombasında kendimizi görmeliyiz. Mevzilerimizi terk etmemiş olsaydık bu kuşatılmışlık yaşanmazdı. Biz mevzileri ancak terk edince haçlı ordusu Kudüs eteklerine ulaştı. Biz birbirimizi tüketirken İsrail semizlendi, güç devşirdi. Hazırlığını tamamladı ve şimdi son hamlesini başlattı.

Evet, Kudüs'te yaşananlar, bizim fotoğrafımızdır. Ümmetin parçalanmışlığının neticesidir. O hale gelmişiz ki, Yahudilerin bu vahşetini kınamak için, bir mikrofon etrafında bile artık bir araya gelemiyoruz. Kuzumuzu kurdun önüne kendimiz attık. Kurt, elbet kurtluğunu yapacaktır.

Evet, Kudüs'te yaşananlar, kendi elimizle yaptıklarımızın neticesidir. Kimse kendini bundan beri görmesin. Yahudi'nin son hamlesinin anlamını çok iyi biliyoruz. Kudüs ve Gazze'deki Müslümanların ya tamamen katledilmesi ya da Sina çöllerine sürülmesi planının başlangıcıdır. Gazze'nin direnişi var olduğu müddetçe İsrail'in alacağı nefesler sayılıdır. Bunu çok iyi biliyorlar. Bu cüretkârlığın bu gün gösterilmesi de elbette ki tesadüf değildir. Suriye üzerinden, kopan bir tesbihin taneleri gibi ümmetin evlatları etrafa savrulmasaydı korkak Yahudi, o kirli ellerini Aksa'mıza uzatamazdı. Yine Katar ve Hamas üzerinde oluşturulan umumi baskı ve abluka sonuç verip yeni bir konumlanmaya zorlanmasalardı yine bu fotoğraf yaşanmayacaktı. Ve belki de en önemlisi; Türkiye, İsrail'in yüzüne gülmemiş ve ilişkilerini geliştirmemiş olsaydı, emin olabilirsiniz ki bunların hiç biri yaşanmayacaktı. Bu kadar net söylüyoruz. Zira Türkiye'nin konum değiştirmesi, domino taşları gibi, beraberinde Katar ve Hamas'ın da duruşlarının değişmesini beraberinde getirdi.

Siyonizmin anladığı tek dil vardır. Bu da tavizsizlik ve güçlü askeri tedbirdir. İsrail'in ajandası hiç bir zaman değişmez. Bu cephe zayıfladıkça onlar, emellerine biraz daha yaklaşmaktadır. İsrail ile kurulabilecek her diyalog veya anlaşma, onu daha fazla hırçınlaştırmaktadır. Yahudi`ye karşı Yahudi`nin konumlandığı gibi konumlanılmalıdır. Bunun dışında hiç bir şey çözüm olamaz.

Dolayısıyla yapılacak tek şey vardır; siyonistlere en şiddetli tepkiler verilmelidir. Bu, hem Filistinli kardeşlerimiz için hem de tüm ümmet için geçerli olması gereken bir durumdur. Ümmetin tüm azalarının hiç bir kişisel çıkar, hassasiyet veya farklılığa takılmadan bu tepkiyi ortaya koymaları gerekir.

Özellikle Anadolu`daki Müslümanların bu noktadaki sorumluluğu çok daha ağırdır. Türkiye'nin tavrı, Filistin davasında büyük bir ağırlık taşımaktadır. Mavi Marmara davasında ve One Minute olarak tabir edilen meselede Türkiye'nin taviz vermesi, Filistin davasına çok pahalıya mal oldu. Türkiye'nin duruşunun netleşmesi ve istikrarlı hale gelmesi için Anadolu Müslümanlarının en azından bu hususta aynı noktada durması ve hükümete baskılarını her zaman muhafaza etmeleri kaçınılmazdır.

Belki de Allah, ümmeti için bir hayır dilemiştir. Bir de bu yönden bakmak gerekir. Zira Filistin meselesi, neredeyse ümmetin tek ortak paydası olarak kalmıştır. Bu tazyiklerin ümmeti tüm bu krizlerin ardından tekrar bir araya getirmesini ümit ediyoruz. Bunun için ciddi uğraş verilmelidir. Safların Kudüs üzerinden yeniden oluşturulmasına şimdi daha yakın olduğumuzu düşünüyorum.