Dün 15 Temmuz darbesinin yıl dönümüydü. Bu vesile ile herkes darbenin getirdikleri ile götürdüklerini yazıp çiziyor ve de konuşuyor. Doğal olarak farklı farklı yorumlar ve değerlendirmeler ortaya çıkıyor. Allah'ın yardımı ve halkın dik durması sayesinde her ne kadar başarısız olduysa da, benzeri büyük toplumsal olaylar gibi bu darbe girişiminin de büyük neticeleri oldu.
Bu neticeler, a'dan z'ye her vatandaşa bir şekilde dokundu, dokunuyor. Devletin de, toplumun da seyri ve konumu değişti. Bu açıdan bu büyük toplumsal vaka birçok açıdan incelenmelidir. Bazı gölge muktedirler, iktidardan düştü. Bazı sırada bekleyenlerin de muktedir olmasına vesile oldu. Vakanın en çok kazananları da her zaman olduğu gibi yine tufeyliler oldu. Bizim ilgi alanımıza giren kısmı ise; topluma, toplumun değerlerine ve toplumun geleceğine ne şekilde yansıdığı veya yansıyacağı hususudur.
Bütün halk kesimlerinin mimarlığında oluşan büyük mutabakat ruhu, darbenin yalansız, tartışmasız, hakiki belki de tek cihetidir. Ancak bu mutabakat ruhunun bir yıl içinde evrilmiş olması, meydanlara inen halkın zaferinin elinden alınması, ilk göze çarpan olumsuzluktur. Yine devletin yeniden dizaynı ve hainlerin temizlenmesi sürecinde yaşanan büyük keşmekeşlik ve suiistimal de aynı şekilde sonuçların eksiler hanesindendir.
Zira bütün taşlar yerinden oynadı. Neredeyse yeri değişmeyen hiç bir devlet memuru veya yetkilisi kalmadı. 130 bin insan görevden atıldı. Ancak görüldüğü kadarıyla bu yenilenme sürecinde de büyük oranda bir manipüle var. Temizlik, FETÖ hinterlandının çok ötesine geçti. Hiç bir devlet memuru, geleceğinden, istikbalinden emin değil. Her an kapısına bir kolluk ekibi dayanıp kendisini gözaltına alabilir veya eline bir ihraç tebligatı tutuşturulabilir. Bu hengamenin tek hakikati ise; herkesin potansiyel suçlu olarak görüldüğü bu flû ortamda FETO`cülerin rahat bir şekilde kamufle olmaları ve halen tehdit potansiyellerini sürdürmeleridir.
Malum olduğu üzere OHAL sürecinde sistematik işleyiş ortadan kalkıyor. Denetim ve kontrol mekanizması devre dışıdır. Esas alınan tek kıstas, istihbarat mekanizmasının güvenlikçi konsepti olunca suiistimaller de başını alıp gitmektedir. Mülakat sisteminin ve güvenlik soruşturmalarının yığınla mağduru oluşmuş durumdadır.
Dolayısıyla bu ajandanın, çözüm sürecinde olduğu gibi, hükümetin veya Ak Partinin ajandası olmadığını artık net olarak söyleyebiliriz. Darbeyi halk bastırdığı halde gelinen noktada bütün fatura halka kesilmeye çalışılmaktadır. Hükümet, OHAL sürecini kontrol edememektedir. Bir üst akıl, darbeyi fırsata dönüştürmenin gayreti içindedir. FETO ile mücadele için kurulan OHAL, FETÖ`nün oluşturduğu devlet mantığı ve devlet hafızası ile bu toplumun değerlerini hedefine koymuştur.
Ortaya çıkan tahribatın telafisi çok zordur. Görülsün veya görülmesin bu gün, FETÖ'den ziyade halk kaybetmektedir. Ancak Ak Partinin de halk ile beraber kaybettiğini burada kayda düşmüş olalım.