Suriye olaylarının başlangıcını bir hatırlayalım. Arap ülkelerinde zalim yönetimlerin alaşağı edilmesine matuf halk kalkışmaları silsilesi başladı. Adına da Arap Baharı denildi. Tunus bu hareketin çıkış noktası oldu. Bu silsile en son Suriye`de tıkandı. Nice güzelliklere gebe bu süreç, bir anda ümmetin parçalanmasına evrildi ve kalkışmanın yaşandığı tüm ülkelerde önemli mesafeler almış, emperyalizmin korkulu rüyası haline gelmiş İslami hareketlerin bastırılması, güçten düşürülmesi sürecine dönüşüverdi. Ümmetin ileri karakolları olan İslami hareketlerin kolu kanadı kırılarak ümmet savunmasız bırakıldı. Böylece emperyalizmin Ortadoğu`yu yeniden şekillendirmesi için ortam hazır hale getirildi.

Suriye`de de zalim Esad`ın devrilmesi talebi ile olaylar başladı. Gelinen nokta itibarıyla beş yıla yakın bir süre geride kaldı. Yüz binlerce insan canından oldu, tüm şehirler yerle bir edildi. Halk, topyekûn mülteci durumuna düştü. Şimdi anlaşıldı ki mesele Esad`ın devrilmesi meselesi değildir. Hiç kimse onun devrilmesinden söz bile etmiyor şu anda.

Şimdi kavga, süper güçlerin Suriye`de alan kapma, kendi güdümlerinde birer yapı oluşturma, yani pastayı bölüştürme kavgasıdır. Ki bu güçlerin bu sahada sözleri olsun, projelerini bunlar üzerinden hayata geçirsin. Yani yeni Sykes Picot`un oluşturulması süreci başlatılmış durumdadır.

PYD/PKK, bu fotoğrafta önemli bir yere oturtulmuş bu güçlerce. Üzerlerinde büyük hesapları var. Bu nedenle de Türkiye dışında hiçbir güç,  PYD/PKK`nin güçlenmesinden rahatsız değil. İlk bakışta Rusya, ABD ve diğer bazı ülkelerin bu yapının arkasında durması, ısrarla yeni sistemde istihdam edilmek istenmesi Kürtlerin lehine olarak görülebilir. Ya da bu güçlerin Kürtlerin menfaatini düşündüğü gibi bir görüntü ortaya çıkabilir. Ancak kazın ayağı göründüğü gibi değildir. Kürtlerde birçok hareket, parti ve güçlü yapı vardır. Bunlar süper güçlerin standartlarında olmadığı için hepsini PKK`ye peşkeş çekiyorlar. Kürt toplumunun varlığı, yokluğu, katledilmeleri, soykırımlara maruz kalması onların hiç umurunda değildir. PYD/PKK, öncelikle Kürt toplumu için sonra da diğer tüm komşu milletler için büyük tehdit arz edecek uzun vadeli bir projenin taşıyıcı kolonu haline getirilmek istenmektedir.

Eğer amaç, denildiği gibi Kürt toplumunun maslahatı ise, niye kaş yapacağız denilerek göz çıkarılmaktadır? PYD/PKK hormonel olarak büyütülüp riyaset noktasında Kürtlere dayatılırken Kürt toplumunun kadim hareketi olan KDP/Barzani hareketi kuşatılmak, alanı daraltılmak, tüzel kişiliği parçalanmak istenmektedir. Yani bu aslında Kürtlere düşmanlıktan ve Kürtleri bitirme projesinden başka bir şey değildir. Suriye`de de diğer tüm Kürdi hareketler PKK`ye peşkeş çekilerek bitirilme noktasına getirildi.

PKK/PYD`nin tercih edilmesinin nedenine gelince: PKK ve bileşenleri, Kürtler dışında herkesin özellikle de tüm emperyalist ülkelerin cebindeki joker kartıdır. Sabit bir hedefi olmayan, idealsiz bir yapıdır. Kendi diktasını ikame etmek için kendi kavmini her türlü yol ve yöntemi meşru görerek katletmekten, harcamaktan, peşkeş çekmekten geri durmayan, bukalemun vasıflarında bir harekettir. Sabit bir dost-düşman tanımlaması yoktur. Konjonktür ve menfaat, tek belirleyici kıstastır onun için.

Halkının menfaatlerini önceleyen, toplumun değerlerini merkeze alan, hedeflerini bunun üzerine bina eden, dost-düşman tanımlamasını ve politikasını buna göre oluşturan devlet veya hareketlerin emperyalizm ile işleri olmaz. Bu tür devlet veya hareketler hakikatte emperyalizmin potansiyel düşmanıdır. Bu açıdan baktığımızda, tüm emperyalist odakların büyük bir iştahla PKK ile işbirliği yaptığını görmemek için kör olmak gerekir ki biz kör değiliz. Bu husus, altı çizilmesi gereken bir husustur.

Yani küresel emperyalizm, Ortadoğu üzerindeki büyük projesini bu yapı üzerinde kurmaya çalışmaktadır. Ancak tarihimiz, böyle küresel projeleri yerle yeksan eden Selahaddinlerle doludur.

Allah`ın dediğinden başkası olmayacaktır