Geçen hafta sonu Irak Kürdistanı`nın başkanı Mesut Barzani Türkiye`ye davet edilerek bazı görüşmeler gerçekleştirdi. Onun bu ziyareti İstanbul ve Ankara havalimanlarında göndere çekilen Kürdistan bayrakları üzerinden uzun uzun tartışıldı. Halen de tartışılmaktadır. Bayrak meselesi çok tartışıldığı için bir daha açmanın faydası yok elbette. Bana göre bu ziyaretin asıl önemli olan tarafı bayrak meselesi değil; maksadının ne olduğu, nasıl sonuçlar doğuracağı, dışarıdan nasıl okunmasının istendiği ve hakikatte nasıl okunması gerektiği gibi hususlardır.

Sayın Barzani`nin Türkiye tarafından davet edilmiş olması, önemlidir.  Dolayısıyla bu ziyaretten Barzani`den çok Türkiye`nin önemli beklentileri veya hesapları vardır. Bir referandumun arifesinde bulunmamız, işin bir diğer önemli yönlerinden biridir tabi. Referandum ile ne alakası var, diyenlerimiz olabilir. Ancak çok ilgili olduğunu belirtmekte fayda vardır.

MHP`nin merkez yönetiminin başkanlık meselesinde neredeyse hükümet ortağıymış gibi Ak Parti ile işbirliği yaptığını biliyoruz. Ancak bu ortaklığın getirisi olduğu gibi önemli oranda götürüsünün de olacağını siyasi analistler ifade ettiler. Nitekim referandum yaklaştıkça bu ortaklığın götürüsünün çok daha ağır bastığı görüldü. Zira MHP tabanının kahir ekserisinin, parti merkezine rağmen referandumda hayır oyu kullanacağı artık kesinleşmiş durumdadır. Sert milliyetçi bir partnerin refikliğinin taşıdığı büyük risk, bu gün net olarak anlaşılmıştır. Zira MHP, seçmenini bu hususta yönlendirememiştir.

Dolayısıyla Kürt seçmene, bunun üzerinden Kürt meselesine önemli bir vurgunun yapılması, başkanlığın referandumdan geçirilmesi için kaçınılmaz olmuştur. Sayın Barzani`nin ziyaretine bu perspektif ile bakıldığında vaziyet daha iyi okunacaktır diye düşünüyorum. Nitekim Barzani`nin ziyaretinin nedeni ile alakalı yapılan açıklamalarda önemli konulardan bir tanesinin çözüm süreci olduğu ifade edildi. Ayrıca Barzani`nin Kürt siyasetçilerinden Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ile sıcağı sıcağına bir görüşme yapması da dikkati çeken temaslardan biriydi.

Türkiye siyasetinin rutinleşmiş bir geleneği vardır. Seçimlerin arifesinde büyük söylemler geliştirilir, toplumun bam tellerine dokunuşlar yapılır, en önemli sorunlara hamasi ifadeler ve teşebbüslerle göndermeler yapılır. Ancak hepsi de akim kalır, seçim sonrasında unutulur, bu yalancı stratejiler sorunların daha da derinleşmesine neden olur. Maalesef Ak Parti de bu geleneği değiştirmemiştir.Şimdi hülasaya gelelim:

Bizim en büyük endişemiz, bu toplumun en hassas duygularıyla oynanması tehlikesidir. Yanlış politikaların faturasını bu millet, pırlanta çocuklarıyla ödüyor. Çözüm süreci ihanetinin bedelini 7-8 bin çocuk yaşta gencimiz ve yüzlerce asker polis canlarıyla ödedi. Yakılan yıkılan şehirler işin cabası. Kürt Meselesi, Türkiye`nin en önemli, en hassas sorunudur. Bu sorun adalet ve kardeşlik ekseninde çözülmeden millet olarak bizim rahat yüzü görmemiz mümkün değildir. Bu meselenin daha fazla suiistimal edilmesine artık takatimiz kalmamıştır. Akim kalacak, meseleyi çözmeyi değil de salt oy hedefleyecek yaklaşımlar, bu ülkeye bu aşamadan sonra telafisi mümkün olmayacak zararlar verecektir. Bunun siyasi olarak da çok ağır bir faturası olacaktır.

Bu vesile ile bunu hatırlatmış olalım. Bu konuda yapılacak tek şey, sorunu kökten bitirecek doğru adımların atılmasıdır. Kandırmaca ve popülist yaklaşımlar hiç yapılmamalıdır.