26 Haziran Susa Katliamının yıldönümü idi. Üzerinden tam otuz yıl geçti. Ancak bu katliam toplumun hafızasında ilk günkü tazeliğini koruyor. Yüreğimiz yanmaya hala devam ediyor. Hatırladıkça Moğolların, Tatarların yapamadıkları bu vahşet karşısında gözyaşlarımız kendiliğinden akıp duruyor.  

Susa Köyü bunu hak edecek ne yapmıştı diye kimse bakmadı bile. Öyle unutulmaya terk edilen olaylardan biri oldu. Oysa aslında Susa camisinde akan bu kan, Kürt toplumunun feryadı idi. Hem feryadı hem yaşanılanların ne dünyada ne ahirette susmayacak şahidi. Bu mazlum Müslümanlar sadece namaz kılmak için camide idiler. Susa köyü, Kürtlük adına Sekülerliği, inançsızlığı, boyunduruk altına girmeyi dayatan PKK zihniyetine teslim olmayı reddeden geleneksel Kürt köylerinden bir köydü sadece. Sosyal hayatın merkezine camiyi yerleştirmiş, camiyi başka şeylere değişmeyi reddetmişti. Bunun bedeli de canları oldu.

Kölelik zincirlerini kırmak her zaman bedel istemiştir. Yüz yıldan beri laikliği, batıcılığı, Kemalizm’i bu topluma kabul ettiremeyen statükocuların bir Truva atı olarak sahaya sürülen çapulculara dur diyecek kahramanların aziz Kürt toplumunun bağrından çıkmaması Kürtlere yakışmazdı. Camide namaz üzerinde şehit olmak utanılacak bir şey değil, iftihar edilecek bir mertebedir. Namaz için, cami için can vermek, “Benim bu değersiz dallarda asılmama pervam yoktur. Muhakkak ki mücadelem Allah ve din içindir” diyen ceddimizden bize kalan mirastır. Dini hayatın merkezinden çıkararak sekülerliği dayatan stratejilere karşı Müslüman toplumumuzun söyleyecek sözü her zaman olacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Kürt toplumunda camiye saldırmak, namaza karşı durmak, namaz kılanları katletmek, hele hele camide toplu katliamlar yapmak diye bir kültür yoktur. Aksine Kürtlerde camiye ve namaza ölesiye bir sadakat, bir aşk, bir bağlılık vardır. Ortaya konulan bu yeni çehre, zorla Kürt toplumunun profili haline getirilmek isteniyor. Bu adeta dayatılıyor. Ancak camide Müslüman katletmek, hiçbir zaman bu toplumun çehresi olamaz.

Yürütülen savaş gerçekten çok kirlidir. Her ne için olursa olsun verilen mücadelelerin bir ahlakı vardır. Düşman olmanın bir ahlakı, bir adabı, bir raconu vardır, olmalıdır. Ancak kendi toplumuna karşı gözleri kan bürüyen, statükoculuğun uşağı olan bu sırtlanlarda hiçbir ahlak yoktur. Sadistlik, cinayet, vahşet, acımasızlık vardır sadece.

Toplumu celladına aşık etmeye çalışan bu antik çağ mantalitesi, bugün Kürt toplumunu CHP üzerinden Kemalizm’e peşkeş çekmeye devam ediyor. Yani sekülerleştirme projesini farklı bir yöntem ile sürdürüyorlar. CHP’nin yüz yıldan beri nüfuz edemediği sahaları bir bir onlara açıyorlar. Ancak bu da tutmayacak, bütün projeleri bir bir çökecektir.

Bu vesile ile; Cami Yarenlerinin şehadetlerini bir kez daha tebrik ediyor, rahmet ile ve de minnet ile yad ediyoruz.