Bugün Kurban Bayramı. Mübarek olsun. İslam ümmeti için hayırlara vesile olsun. Kardeşliğe, birliğe, vahdete, yardımlaşma ve dayanışmaya vesile olsun. Bütün bayramlarda edilen dualar bu şekilde olur. Temenniler bu şekilde dile getirilir. Ama bu dua ve temenniler hep bayram ile sınırlı kalır, bayram sonrasında unutulur, sadece birer temenni olarak kalır.
Acıdır ama yapılan bütün bu dualar, usulden olduğu için yapılır. Fiili olarak hayata geçirilmesi için güç ve irade sahibi yapılar asla adım atmaya yanaşmaz, ihtiraslar onların bu yönde harekete geçmesine müsaade etmez. Bu nedenle dua ve temennilerin bir karşılığı olmaz.
Yine bu nedenle de bu güzel dilekler bir işe yaramaz, Müslümanlara hayat olmaz, parçalanmışlık, ihtilaflar ve bunun doğurduğu güçsüzlük hep devam eder. Asıl üzerinde düşünülmesi gereken husus, bu olmalıdır. İslam ümmetinin bu birliktelik ruhuna şiddetle ihtiyacı olduğu gibi Türkiye toplumunun da buna şiddetle ihtiyacı vardır. Bugün çok önemli siyasal gelişmelerin arifesinde bulunuyoruz. Süreci ve vaziyeti doğru okumak, geleceği görebilmek, tehlikelerin farkına varmak bugün hayati derecede önemlidir. Yarın çok geç olacaktır zira.
Türkiye, Osmanlının son dönemlerinden başlamak üzere yüz yıldan fazla bir zamandır batı yanlısı, laik, İslam ile ve de kadim kültürümüzle savaş halindeki güç odakları tarafından yönetildi. Bu nedenle de Müslümanlar hem siyasal güç, hem de değerler noktasında çok ağır zararlar gördü. Yakın tarihimiz, siyasal anlamda Müslümanların toparlandıkları bir dönem oldu. Öyle ki ilkin ülke yönetimine ortak olmanın akabinde İslami hassasiyetin güçlü bir şekilde etkili olduğu partiler üzerinden iktidara dahi geldiler. Ancak telafisi mümkün olmayan hatalar yaptılar. Her ne kadar cemaat ve dindarlık misyonunu vitrine çıkarmış iseler de aslında tamamen bir batı yapılanması olan FETÖ’nün iktidara ortak edilmesi belki de bu hataların en büyüğü oldu. Bu yapılanma yıllarca sadece Müslümanlarla uğraştı. Ortaklık ile yetinmeyerek başta emniyet olmak üzere, yargı, eğitim ve son alarak da askeriyede en etkili güç olma noktasına geldiler. Ortaklık ile kifayet etmeyen FETÖ, nihayetinde bir darbe kalkışması ile yönetimin tamamını ele almaya ve batı adına hükümet etmeye yeltendi.
Bu darbe girişimi, aslında Türkiye’de batı karşıtlığı ve öz değerler üzerinden ittifak oluşturulması için de büyük bir fırsata dönüştü. Oluşan Müslüman halk ittifakı, belki bir daha Türkiye’de benzeri görülmeyecek çapta oldu. Darbe bertaraf edildi. Ancak oluşan bu Müslüman halk ittifakı, ulusalcıları, Kemalistleri, laikleri ve gizli batı yanlılarını büyük bir paniğe sevk etti. Müslümanların devrimini çalmaya yönelik yeni bir süreç başlatıldı. Nitekim hükümetin de yine ikinci büyük bir hata ile özellikle yerlilikle ve kadim kültürümüzle hiçbir zaman yıldızları barışmayan bu kesimleri hükümete yeni ortaklar olarak alması, Müslümanların ittifakını darmadağın etti.
Bu kesimler aynen FETÖ’de olduğu gibi hükümete ortak olmakla yetinmediler. Ortak oldukları günden beri, batı yanlısı darbe girişimini dahi bertaraf eden Müslüman ittifakını parçalamayı, Müslümanları koltuk ve makam kavgasına tutuşturmayı, birliği bozmayı en büyük hedef haline getirdiler. Geldiğimiz noktada mütedeyyin kesimi temsil eden irade bölük pörçük oldu. Farklı farklı partilere bölündü. Bu partilerin de kimisi Kemalist sol cenaha, kimisi milliyetçi, kafatasçı zihniyetli kesimlere, kimisi hak ve özgürlükleri fazla abartarak liberalliğe payanda oldu.
Bugün buradan geleceğimiz çok karanlık görünüyor. Darbe sonrasındaki yeni dizayn büyük hedeflerle devam ediyor. Darbe girişimcilerinin yapamadığını bugün açık ve gizli yeni ortaklar tamamlamak üzeredir. Müslümanların elde ettiği siyasal güç, adaletin, hak ve hukukun ikamesi ile pekiştirilmedi maalesef. Siyasal iktidar merkezindeki potansiyel bile değerlerini yitirdi. Güç ve iktidar potasında eriyip zayıf düştüler. Meseleye bu zaviyeden bakılmalı, bizi bekleyen tehlikenin büyüklüğü görülmelidir.
Bugün siyaset kulvarında sahnelenen mühendisliklerde felaketlerin kokusu vardır. İktidardakiler için ikbal, iktidarda olmayanlar için diğerini devirme ve onun yerine geçme saiki büyük musibetlere gebedir. Oysa hiçbir iktidar, hiçbir menfaat, hiçbir makam, İslam’ın geleceğinden daha değerli olamaz. Bir birimizle uğraşmaktan vazgeçmeliyiz. Büyük tehlikelerin arifesinde olan bu bayramın gerçek bir bayrama vesile olması için İslam’a ve memlekete düşman olduklarında hiç şüphe olmayan yapılardan ziyade, bir birimizden medet umalım. Eğer basiret gözü ile bakacak olursak; ayrılık için bir sebebin varlığına karşın birliktelik için onlarca mecburiyetin olduğunu göreceğiz.