Türkiye, içeriden ve dışarıdan meydana gelen gelişmelere göre pozisyon belirlemeye çalışıyor. Buna göre önemli gelişmelerin meydana gelmesi kaçınılmaz gibi duruyor. Zira yeni şartlar ve yeni süreçler değişimi veya yeni stratejileri mecbur kılıyor.
Uzun hesap kitap yapılmasını, uzun hazırlıkları ve çok ciddi düşünülmesini gerektiren iki önemli süreç, kapıya dayandı. Biri içeriden, diğeri ise dışarıdan.
Her ne kadar daha iki yıllık bir süre var ise de aslında Türkiye seçim sürecine girmiştir. Seçim süreçleri artık eskisi gibi son bir iki ayda girilen süreçler değildir malum. Yeni ittifaklar, yeni siyasi mühendislikler gerektiren, uzun soluklu süreçlere evrildi.
Bir de dışarıdan kapıya dayanan zoraki bir süreç var. Yani küresel konumlanma anlamında Türkiye’nin, zorlayan şartlar doğrultusunda bir tercihte bulunma zorunluluğu söz konusudur.
Provokasyonların da artma ihtimali olan bu süreçte askeri ve hukuki operasyonlar ile HDP/PKK’nın yurtiçinde zayıflamasına paralel olarak batıda da Türk ırkçılığının eli gittikçe zayıflıyor.
Geldiğimiz nokta, yıllardan beri ifade etmeye çalıştığımız hakikatlerin de sağlaması anlamına gelmektedir aslında. İnkar ve asimilasyon politikası her zaman karşıt cephesini inşa eden en büyük muharrik güç olmuştur. Türk ırkçılığı, Kürt ırkçılığını doğurmuştur. Birinin zayıflaması, diğerinin de zayıflaması anlamına gelmektedir.
İnkar ve asimilasyon bitti anlamına gelmiyor bu dediğim elbet. Bu anlamda bir şey değişmemiştir. Türkiye’de kardeşliğin ve adaletin oturmasını istemeyen yerli ve yabancı odaklar bugüne kadar ne PKK’nın bitmesine müsaade ettiler, ne de PKK’yı besleyen inkar ve asimilasyon politikasının durmasını.
Tam bu nedenle, bu değirmene su taşıyanların bu dönemde ciddi provokasyonlara yönelebilecekleri gözden kaçırılmamalıdır. İzmir HDP binasına yapılan saldırı ile Hani AK Parti teşkilatına yapılan saldırıları bu şekilde okumak mümkündür.
Seçimlere daha iki yıl gibi bir süre kalmış olması yanıltıcı olmasın. Yol taşları şimdiden döşenmeye başladı. Dünyada ve etrafımızdaki ülkeler ile siyasi dengelerde yaşanan büyük değişimlerden Türkiye’nin kendini beri tutması mümkün değildir.
Yakın gelecekte Türkiye, bütün bu gelişmeleri hesaba katarak konumlanacaktır. Bu konumlanmayı gerçekleştirecek olan akıl, seçimler için de bir mühendislik ortaya koyacaktır. Zira yeni konumlanmayı seçimlerden sonraki siyasi irade gerçekleştirecektir.
Yeni süreçte temel insan hakları ve özgürlükler anlamında ciddi bir adım atılmadan, inkar ve asimilasyonu bitirecek ya da insanların aidiyetlerini tesis edecek içi dolu adımlar atılmadan askeri ve hukuki hamleler üzerinden yeni mühendislikler ile sonuç alınması çok mümkün görünmemektedir. Bu şekilde içeride güçlü iradenin teşekkülü sonuç vermeyecektir.
Ülkeye büyük zararlar veren ve güçlü iradeyi neredeyse bitiren yol arkadaşlıkları formülünün siyaset mekanizmasını kilitlediğinin anlaşılması önemlidir elbet. Ancak ortaya konulacak alternatifin masa başı mühendislik ile inşa edilmesi de aynı akibete uğramaktan kurtulamayacaktır. Güçlü irade, adalet, insan ve temel haklar üzerine inşa edilmeli, meşru hakların pazarlık konusu edilmeden güvence altına alınması ile güçlendirilmelidir.
Paranoyalardan, ırkçılığı siyasetin merkezine yerleştiren siyasi odaklardan, iktidar nimetlerini kaybetme korkularından ve adaleti değil de devleti kutsayan anlayıştan siyaset kurumu kurtarılmalıdır. Adaleti ikame etmekten, hukukun üstünlüğünden ve insan merkezli siyasetten korkan siyaset, sadece zulüm üretecektir.
Allah izin verirse haftaya devam edelim.