Evet, biz bu filmi en az on defadır izliyoruz. Ancak bu filmin sonu klasik Türk filmlerinde olduğu gibi mutlu son ile, zafer ile veya bütün kötü adamların yok olmaları ile bitmiyor. Sonu hep kan, hep gözyaşı, acıların daha da derinleşmesi, çözümün hep daha uzak belirsizliklere ötelenmesi olan bu filmi, biz asla bir daha izlemek istemiyoruz.
Yine Kürt meselesi üzerinden Kürtlerin acılarına acı katmak suretiyle oy devşirmeye, makam ve mevkilerini daha muhkem hale getirmeye çalışan suiistimalcileredir sözlerim. Artık Allah’tan korkun. Tam yüz yıl oldu. Suistimal edecek başka sahalar bulun kendinize. Kürt meselesinin çözümü, gündeme geldiği veya Kürtler ile ilgili güzellemeler hükümetten veya hükümete yakın statükoculardan yapılmaya başladığında bizim ödümüz kopuyor. Zira bu konu her gündeme geldiğinde, biz biliyoruz ki sorunun daha da derinleşmesini isteyen odaklar yine harekete geçmiştir. Bu memlekete, bu insanlara acı yaşatmak isteyen senaryolar start almıştır. Ortalığın karışması yine an meselesidir. Bizde “çözüm” kelimesinin tam karşılığı böyledir maalesef.
Adalet ve özgürlüklerden dem vurup Kürt mahallesine göz kırpanların artık bu meseleyi suiistimal etmesini istemiyoruz. Kürt meselesi Türkiye’nin en hassas ve mutlaka çözülmesi gereken sorunların en başında yer almaktadır. Bugüne kadar en az 50 bin insanın ölümüne neden olmuş, çözülmemesi durumunda daha fazlasının da ölümüne neden olacak bir meseledir. Bunun bu şekilde kabul edilmesi lazımdır. Zira Kürt meselesi aynı zamanda adalettir. Aynı zamanda kardeşliktir. Aynı zamanda ötekileştirmelerin, haksızlıkların, zulmün bitmesi, Türkiye’nin normalleşmesidir. Ve aynı zamanda inanç meselesidir. Türkiye’de insanların inançlarını Allah’ın koyduğu teklife göre yaşamalarına izin vermeyen anlayış ile Kürtleri ötekileştiren, kardeşliği yok ederek büyük ırkın dışındaki ırkları yok sayan zihniyet aynıdır. Yani Kürt Meselesi, aslında Türkiye’nin bir aynasıdır.
Şimdi Türkiye’de on milyonu aşan Kürt Seçmen’in Türkiye’nin yönetim anlayışını belirlemesi, Türkiye’nin batısında ve büyükşehirlerinde de belirleyici olması, işin ciddiyetini katlamış, pastayı büyütmüştür. Bütün suiistimallerin de, algı operasyonlarının da hedefi Kürtler olmuştur. CHP, Türk solunu da payanda yaparak Kürtler üzerinde büyük bir operasyon yürütmeye başlamıştır. Kürtleri kendi cellatları ile uzlaştırma ve Kemalizm’i Kürt mahallesinde meşru hale getirme şeklinde tarif edilmesi mümkün olan bu operasyon, Kürtlerde çok ağır tahribatlar yapmaktadır. İktidar partisi ile yol arkadaşları da neredeyse aynı operasyonu bu sefer sağ taraftan yanaşarak sürdürmeye çalışmaktadırlar. Artık o hale gelmiş ki, siyaset sahasına inen her parti, Kürt mahallesinde boy göstermekle, Kürtlerin mağduriyetleri ile çözümsüzlüğe mahkûm edilmiş sorunlarını suiistimal etmekle işe başlamaktadırlar. Öte tarafta Kürt Meselesini kan ve gözyaşına mahkûm eden HDP ve muzahiri yapıları saymayacağım.
Hâlbuki saydığım bütün bu siyasi yapıların her biri, Kürt meselesinin çözümsüzlüğünün en önemli parçalarıdırlar aslında. Türkiye’de henüz bu meseleyi çözüme kavuşturacak, insan hakları ile adaleti ikame edecek bir irade peyda olmadı. Ya da öyle bir iradenin oluşmasına izin verilmedi. Eğer gerçekten bir adalet ve insanlık reformu yapılacaksa, kardeşliğin güvenceye alınmasından başlanmalıdır. Eğer Kürt meselesinin çözümü isteniyorsa, Kürtlerin kendilerini bu ülkeye ait hissetmelerine vesile olacak yasal ve anayasal düzenlemelerden başlanmalıdır. Bu nedenle artık kimse kimseyi kandırmasın. Kan ve gözyaşı üzerinden siyaset yapılmasından vazgeçilsin. Yaşanan acıları depreştirecek akim kalmaya mahkum söylemlerle artık kimse sahaya inmesin.