Corona virüsü hızlı bir şekilde yayılmaya ve can almaya devam ediyor. Devletler ve toplumlar olarak tüm dünyada ona karşı seferberlik halinde önlemler almaya çalışıyoruz. Ancak bunun çok başarıldığı söylenemez. 120 bine yakın can kaybı var ve iki milyona yakın insana bulaşmış durumdadır. Günlük olarak aramızdan 5-6 bin can almaktadır. Şüphesiz ki Covid-19, bir musibet, bir bela, bir afettir. Bela ve musibetler ceza mıdır, imtihan mıdır, arınma ve tevbe nedeni midir yoksa bir cezalandırma ve Allah tarafından insanların hizaya getirilmesi süreçleri midir?

Elbette bunların hepsi söylenebilir. Akidemiz gereği bir yaprağın dahi Allah’ın iradesi dışında düşmediğini biliyoruz. Var olan, yaratılan her şey bir şekilde vazife ve sorumluluğunu icra etmekte ve yine bir şekilde Allah’ı tesbih etmektedir. Dolayısıyla corona virüsü de Allah’ın bir mahlûkudur. Bugün dünya üzerinde çok fazla cürüm, günah, isyan, tuğyan, haddi aşma ve taşkınlık vardır. Genel bir ikabın hak edildiğinde bir şüphe yoktur. Allah’tan bizi zalim ve mücrimlerin ateşinde yakmamasını diliyoruz.

İşler yolunda gitmediğinde veya genel bir musibet ve bela geldiğinde elbette insanların; Allah’tan, belanın def’ini istemesi, Allah’a yönelmesi ve bir kusur, bir günah, bir hata var mı diye kendisini yoklaması imanın gereğidir. Bu noktada samimiyetle ifade etmek gerekir ki insanlığın büyük bir tövbeye ihtiyacı vardır. Bizim de ülke ve toplum olarak bir tövbeye ihtiyacımızın olup olmadığı noktasında bir muhasebe yapmamız lazımdır. Yanı başımızda bulunan kardeş ülkede şimdiye kadar bir milyondan fazla insan öldü. Bunların yarısından fazlası çocuk, kadın, yaşlı ve diğer masumlardan oluşuyor. 80 binden fazlası açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle öldü. Bu ölümlerde bizim bir dahlimiz var mı diye düşündüğümüzü hiç sanmıyorum. Ya da o ölümlerin önlenmesi için üzerimize düşen gayreti gösterdik mi? Bunu da hiç sanmıyorum.

Her türlü ahlaksızlık, flört ve yoz ilişki serbesttir. Aynı şekilde her türlü ahlaki ve cinsi sapıklık da yasa ve sözleşmelerin güvencesi altındadır. Allah’ın eşler arasına koyduğu fıtrat dahi değiştirilmek istenmektedir. Evlenmeler azalmış, boşanmalar çok çok artmıştır. Zina serbest, erken evlenmek ise suçtur. 4 bin insan sırf helaliyle evlendiği, ama biraz erken evlendiği için cezaevindedir. Bunların 9 bin çocuğu babasız, eşleri dul bir şekilde bin bir dert ve sıkıntı ile baş başa bırakılmıştır.

Adil olmayan bir vergi sistemi vardır. Zenginlerden az, fakirlerden ise çok vergi alınıyor. Ülkede fakirler daha da fakirleşirken zenginler daha da zenginleşmektedir. Faiz, halen ekonomi sisteminin en temel ilkesidir. Görevlendirmeler ve vazifelerde liyakat ve istidattan ziyade güçlü olma, torpilli olma saikleri belirleyici hale gelmiştir. Eş, dost ve akraba kayırma olağan ve rutin hale gelmiştir. Mesnetsiz iddia ve düzmece belgelerle insanların suçlanması ve bütün hak ve hukuklarından men edilmeleri de halen devam etmektedir. Siyaset halen halka ve adalete hizmetten ziyade menfaat ve çıkara hizmet etmeye devam etmektedir.

Bunları yazmamın nedeni; corona virüsünün bize yönelik bir cezalandırma olduğunu söylemek değildir elbette. Ancak musibet ve belaların yoğunlaştığı dönemlerde Allah’a iltica etmek ve O’nun yardımına laik olmanın yolu O’na temiz ve içten bir yönelişe ihtiyacımızın olduğunu ifade etmek içindir. Devlet ve toplum olarak samimi bir özeleştiri olmalı ki sebepler tamamlansın.