Corona Virüsü tüm dünyada beşer gücünü, teknolojiyi, maddi imkanları ve tüm tedbirleri yerle bir etti. Bütün hesapları bozdu. Çünkü ekonomiden siyasete, tarımdan sanayiye, politikadan uluslararası ilişkilere, ticarete, güç dengelerine kadar her şeyi büyük oranda etkiledi, kimi sahaları neredeyse tamamen bitirdi. Evet her şey Allah’ın takdirine kaldı. Dünyadaki güç dengeleri, teknolojiler, silahlar, ilaçlar bir virüs karşısında acze düştü, teslim bayrağı çekti. Virüs ki muhtemelen Allah’ın en küçük askerlerinden biridir sadece.

Allah Celle Celâlühü gücünün küçücük bir ucunu bu vesile ile gösterdi. Hz. Musa’nın Tûr Dağı’nda Allah Celle Celalehüyü görmek istemesini anımsamakta fayda vardır: Sen beni görmeye güç yetiremezsin demişti Allah. Ancak şu dağa tecelli edeceğim. Oraya bak, eğer o dağ beni görmeye dayanırsa sen de beni görebilirsin, dedi. Allah dağa tecelli etti ve dağ dayanamayarak un ufak oldu. Hz. Musa gördüğü manzara karşısında dayanamayarak bayıldı. Aslında hiç unutulmaması gereken bir vaka.

Allah’ın azabından yine Allah’ın rahmetine, merhametine sığınıyoruz. Bu boyut, işin hikmet boyutudur. İbret alma boyutudur. Dünyanın haline, gidişatına, acımasız güç dengelerine, adaletsizliklere, günahlara, cürümlere ve Gayretullah’a dokunan ve artık rutinleşen sapıklıklara bakarak kendimize gelmek için vesile olmalıdır. Hatta Kur’an’da yazılı bulunan helâkların hak olduğuna, ibret alınmadığı için her an tekrarlanabileceğine güçlü bir atıf olarak görmemiz kaçınılmazdır.

Elbette tedbire yoğunlaşmamız gerekir. İlgili yetkililerin belirlediği tedbirler önemlidir. Bugün en sağlıklı ve korunaklı yer, herkesin kendi evidir. Dışarı çıkılmamalıdır. Bugün hayatın bütün formalitelerinin, zevklerinin, hobilerinin, israfının, lüksünün kalmadığı; sadece sağlıklı kalma, belki hayatta kalma mücadelesi verilmesi gereken gündür. Ancak bu tedbirler, meselenin sadece zahiri ve maddi tedbirleridir. İnsanlık anlamında dünyanın tevbe etmesi gereken bir noktaya gelmişiz. Allah tevbe ettirmesini çok iyi biliyor. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Yaşananlara ibret nazarıyla bakmak durumundayız. Yaşananlardan ALLAH’ın azametinin hak olduğunu, devletlerin güçlerinin hiçbir anlam ifade etmediğini, insanın aciz ve zavallı olduğunu mutlaka ama mutlaka ders olarak çıkarabilmeliyiz.

Tedbir geniş anlamlıdır. Biyolojik tedbir belki sadece görünen tedbirdir. Ama tevbe ve günahlardan ric’at, tahribatları izale etme de önemli bir tedbirdir. Hatta adaletin ikamesi, uygulamadaki adaletsizliklerin giderilmesi de en büyük tedbirlerdendir. Allah’ın isimlerinden bir tanesi de “ADL” dir. En büyük bekâ da adaletin bekasının sağlanmasıdır. Allah’ın gayretine en fazla dokunan hususlardan bir tanesi de zulümdür. Adaletin göz göre göre ıskalanması, belki tercih edilmesidir. Hiçbir bekâ, adaletin bekasından değerli ve üstün değildir. Bugün dünyada olmayan tek şey adalettir. En ucuza satılan, görmezden gelinen ve hiç hatırlanmayan mefhum da adalettir maalesef.

Tam bu noktada yeni meclise sunulacak olan infaz düzenlemesini hatırlatmakta fayda görüyorum; corona virüsü nedeniyle hızlandırılan taslağın bu hafta meclise sunulması bekleniyor. Ancak basına yansıdığı kadarıyla taslakta büyük bir adaletsizlik söz konusudur. Uyuşturucu, hırsızlık ve her türlü suç kapsama alınmış, büyük bir kısım mahkum da kapsam dışında bırakılmıştır. Devlet, asıl affedebileceği suçları dışarıda bırakmayı, af etme yetkisine sahip olmadığı suçları ise affetmeyi düşünüyor. Mevcut infaz düzenlemesinin büyük adaletsizlikler içerdiğini artık bütün hukukçular dahi söylemesine rağmen pansuman tedbirlerle anın geçiştirilmesi asla adalet olamaz.

Hem adaletsizliklerin giderilmesi adına, hem de cezaevindeki büyük virüs riskini giderme adına bir indirim yapılacaksa veya bir düzenlemeye gidilecekse dosya içeriğine bakılmaksızın herkesi kuşatacak bir düzenlemeye gidilmelidir.