Yakın bir tarihte Cumhurbaşkanlığının kadına şiddeti önlemeye yönelik hazırladığı kısa bir film piyasaya sunuldu. Paylaşım rekoru kıran film, halen piyasada paylaşılmaya devam etmektedir. Bu filmde kadına bağırıp duran bir adamın her bağırması bir yıkıma, bir depreme neden olmaktadır. Erkeğin çok korkunç bir karakterde ve surette tasvir edildiği filmin sonunda adam kendini parmaklıkların ardında, hapiste görmektedir. Bu filmi yayanlar, kadın haklarına hizmet ettiklerini düşünmeye devam etsinler. Ancak toplumun kimyasını değiştirdiklerini ve aileyi temelden yıktıklarını da bilmeleri gerekir.

Danıştay`ın 2.Dairesinden bir savcı, kamusal alanda başörtüsünün yasaklanması gerektiğini ifade eden bir rapor hazırladı. Anayasada laiklik ilkesi durduğu müddetçe, kamusal alanda başörtüsünün serbest olmasının, bayanın dinsel aidiyetini belli etmek anlamında olduğunu belirtti. Kamu personeli, bu savcıya göre görevini yerine getirirken dinsel aidiyetini belli etmesi durumunda hizmeti alan kişilerde şüpheye neden olacakmış. Bu nedenle kadın, ancak başı açık bir şekilde kamu önüne çıkabilecektir. Yarın öbür gün, sokakta, kamuya açık alanlarda da başın kapalı olması, dini aidiyetin belli edilmesi anlamına geleceğinden yasaklanmasını isteyenler olacaktır bu gidişle.

Aileyi koruma kanunundaki garabetler, aileyi parçalayan maddeler uygulanmaya devam etmektedir. Aile kurumunun içine sadakat, ünsiyet, sevgi, muhabbet yerleştirmek için uğraşacağımıza, hâkimleri, savcıları, polisleri ailenin içine daldırıyor, en ufak sorunu mahkeme salonlarına taşıyarak bir an önce bu ailenin parçalanması için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.

KADEM denen bir ucube var şimdi Türkiye`de. Kadın ve Demokrasi Derneği. Yükseklerden referanslı bu derneğin neye ve kime hizmet ettiğini anlamak mümkün değil. Avrupa destekli fonlarla, devasa bir sermaye ile ve devasa kira bedelleri ile yerler tutarak faaliyet gösteren bu dernek, kadınımızı erkeklere/kocalarına savaş açmaları ve onlara karşı özgürlüklerini ilan etmeleri için her türlü faaliyeti yapmaktadır. Bu dernek, seminerlerinde ve broşürlerinde ev hanımlığı yapan, çocuklarının ve eşinin ihtiyaçları ile ilgilenen bayanları “Ücretsiz aile işçisi” olarak tanımlamakla aileyi parçalayacak olan dinamitin fitilini ateşlemektedir. Böyle bir fitne ve adaveti aramızda yaymaya belki düşmanın bile gücü yetmez.

Bütün kadınların aile ortamından kurtularak mutlaka birer “çalışan” olmalarını salık veren bu ucube dernek “eşler (kadın) çalışmak için kocasından izin almak zorunda değil” anlayışını çalışmalarında temel ilke haline getirmiş,  buna karşı çıkacak kocaları da bir solukta savcılara şikayet etmenin eğitimini vermektedir.

Şimdi sormak lazım;

KADEM`in kullandığı “eşler çalışmak için kocasından izin almak zorunda değildir” sloganı ile PKK/HDP`nin kadın kollarının doğu ve güneydoğuda kullandığı “biz kimsenin namusu değiliz. Bizim namusumuz özgürlüğümüzdür” sloganı arasında bir fark var mıdır? Biz aralarında bir fark olmadığını biliyoruz. İkisinin de aynı amaca ve aynı gayeye hizmet ettiği aşikardır. Amaç; kadını evinden, hareminden çıkarıp sokağa çıkarmak, aileyi parçalamak ve bu toplumun temel dinamiklerini zir ü zeber etmek.

Kadınımızı temel değerlerinden uzaklaştırmaya yönelik bu tür faaliyetler, her geçen gün daha kurumsal, daha kuşatıcı bir cihet kazanıyor. Belki bunu hafsalamız almıyor, algılamakta zorlanıyoruz. Ama bu kadar kurum, STK ve yapının aynı noktada faaliyet birliği yapması gerçekten çok ilginçtir.

Şimdi bir kez daha sormak istiyoruz;

Kadından ne istiyorsunuz?

İslam`ın içini boşaltarak İslamsız bir Müslümanlık inşa etmenin bize nasıl bir faydası olacaktır?

Ülkenin geri kalması, ekonomik krizler, ülkeyi kuşatan sözde kuşatılmışlık, FETÖ, Ergenekon gibi temel sorunlarımızın müsebbibi evinde çocuklarını büyüten, eşine amade annelerimiz veya aile kurumumuz mudur? Ya da ülkeyi ekonomik, siyasi ve politik olarak iflasın eşiğine getiren düşman, kamudaki hanım çalışanlarımızın başındaki örtü müdür?

El insaf!

Kim, bu ülkeyi nereye götürmeye çalışıyor,  İslam`ın izzetini asırlardan beri yaşayan toplumumuzu kim, hangi derekelere düşürmek istiyor? Bunu anlamak, öğrenmek ve de engellemek zorundayız. Kim ne derse desin, bana göre aile kurumumuzu hedef alan bu faaliyetler, FETÖ`nün üzerimize bıraktığı bombalardan çok daha tehlikelidir.