Yeni sistem, yavaş yavaş ete kemiğe büründürülürken yeni yeni kavramlar, yeni yeni tanımlamalar ve bunlara göre toplum mühendislikleri de yüksek perdeden duyulmaya başlandı. “Yerli üst akıl” diye bir kavram gelişti mesela son günlerde. Kör istemiş bir göz, Allah vermiş iki göz. Bu memleketin bundan başka da bir şeye ihtiyacı yok zaten. Umarız ki böyle bir üst akıl vardır ve de yerlidir.
Eğer varsa icraatlar hemen kendini gösterecektir zaten. Vesayetler kalkacak, birleştirici bir anlayış devlete ve kurumlara hakim olacak, bu memleketin insanları, halkları ötekileştirilmeyecek, kimse kimsenin kuyusunu kazamayacak, bir elit kliğin, bir mantalitenin, bir etnisitenin, bir ideolojinin dayatması veya hakimiyeti artık mümkün olamayacaktır.
Farklılıklar zenginlik olarak görülür o zaman. Devletin dini adalet olur, sahip olduğumuz tüm farklılıklar kardeşlik sayesinde güce dönüşür ve bütün yerli yabancı düşmanca emeller boşa çıkar. Dediğim gibi, şimdi sadece ummakla iktifa edeceğiz.
“Yerli üst akıl” kavramının tedavüle girmesi ile eş zamanlı olarak bir de karşıt cephe oluşturuldu algı dünyasında. Öyle ya; eşya hem zıddı ile tanınır, belirginleşir ve farkı görülür. Hem bir düşman algısı, bir tehdit konsepti oluşturulması ile de büyütülür, ilerletilir ve zemin hazırlanmış olur. Buna göre; yerli üst akılı boşa çıkaracak, buna karşı konumlanacak, yeni yapıyı yıkma gücüne dahi varabilecek “Yerli ve Muhafazakar” bir karşı duruşun gelişeceği/geliştiği, aslında bunun yerli değil dışarıdan olduğu ve ciddi bir tehdit oluşturacağı algısıdır.
Üst aklın yerli olmasına mukabil, karşı cephenin de yerliliğinin muhafazakarlık ve cemaatler üzerinden izah edilmesi çok garip, garip olduğu kadar da tehlikeli, absürt ve de bütün toplumsal dinamiklerimizi darmadağın edebilecek güçte bir cüretkarlıktır. Bu akıl akıl değildir gerçekten.
Eğer bu üst akıl, gerçekten yerli ve milli ise, buna karşı duracak bir yerli cephenin gelişmesi mümkün değildir. 15 Temmuz darbesindeki yerli karşı duruşu halen okuyabilen bir mantalite gelişmedi bu ülkede. Ya da o karşı duruşu çok tehlikeli görenler vardır halen aramızda. Bu millet, 15 Temmuz`da tercihini zaten yerlilikten, kardeşlikten, vahdetten, birlik ve beraberlikten yana koydu. Dış aklı, ecnebileri mağlup etti. Bunun ötesinde bir söz olamaz. Buna rağmen halen birileri kalkıp; yerli üst akla yine yerli ve de muhafazakar bir karşı duruş gelişecek diyebiliyorsa, bu basiret körlüğünden başka bir şey değildir. Ya da art niyettir.
Bu memleketin, bu halkın bu tür paranoyalara gerçekten ihtiyacı yoktur. Düşman konseptinin muhafazakarlık ve cemaatler üzerinden yapılması, kaos, anarşiye davet, birlik, beraberlik ve kardeşliği bozma teşebbüsünden başka bir şey değildir. Her şeyden ve herkesten önce 15 Temmuz ruhunun hedef alınması, o halk cephesinin darmadağın edilmesidir. Bununla beraber bu ülkedeki bütün muhafazakar insanları, dindarları, tarikatları, cemaatleri giyotinin önüne atmak, idam sehpasına çıkarmaktır. Ve en kestirme tabirle; yeni bir 28 Şubat sürecinin başlatılmasına çanak tutmaktır.
Küresel emperyalizmin ve siyonizmin birer projeleri oldukları herkesçe malum olan FETÖ ve Oktar üzerinden bütün cemaatleri, muhafazakarları, dindarları düşman konsepti içerisinde göstermek, tehdit algısını muhafazakarlık olarak oluşturmak, FETÖ zihniyetinin halen yürürlükte olduğunun en belirgin işaretidir.
Evet, bu ülkenin bir “yerli üst akıl”a ihtiyacı vardır gerçekten. Ama bu akıl, gerçekten yerli olmalıdır. En önemli projesi de kardeşliğin tesisi olmalıdır. Bütün farklılıkları birleştirerek güce dönüştürebilen bir kardeşlik. İçeride kardeşliği tesis eden, düşman veya tehdit algısını ise küresel akıl üzerinden yapan bir akıl. Namlularını kendi vatandaşlarına ve milletine dönen bir aklın yerli olması mümkün değildir.