Eski zamanlarda insanların bir ibadeti yapması için, nasıl yapıldığını bilmesi yeterli oluyordu. Şimdilerde ise nasıl yapıldığından ziyade, neden yapıldığı daha çok ilgi çekiyor. İbadetin hikmetlerine vakıf olmak insanın ibadete şevkini artırmak için bir vesiledir. Bu anlamda ifrata kaçan örnekler ibadetin amacından uzaklaşmasına sebep olmaktadır.

  Elbette asıl gaye rıza-i İlahi olmalı fakat bununla beraber fayda ve hikmetleri de bilinmeli ki ibadet şuuru tam olarak kazanılabilsin.

  Bu meyanda Rabbimizin: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”  buyruğu bilmenin ehemmiyeti hakkında ipuçlarını nazarlarımıza veriyor.

  İbadetlerdeki hikmetleri tamamıyla kavrayabilmek mümkün olur mu bilemiyoruz. Nitekim; her geçen gün yapılan araştırmalar sayesinde İslam’da farz olan ibadetlerin faydalarına yenileri ekleniyor.

  Mübarek Ramazan ayına girmiş olmamız hasebiyle, orucun faydalarına değinmek gerektiği kanaatindeyiz.

  Orucun en önemli faydası kişiyi Allah’a yaklaştıran ve ihsan şuuru kazandıran en önemli ibadetlerden olmasıdır. Zira; diğer tüm amellerde riya ve gösteriş olabilir, fakat oruç bundan müstesnadır. Çünkü oruçlu kişi kalabalıkta da, yalnızken de oruca halel getirecek şeylerden uzak durur. Orucun bu özelliğinden dolayı Allah Rasulü (s.a.v.) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur:

  “Canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu Allah nezdinde misk kokusundan daha hoştur. (Zira Allah buyuruyor ki): "Oruçlu yemesini, içmesini ve şehvetini sırf benim için terk ediyor. Bu nedenle onun mükâfatını ben vereceğim. İyiliğin karşılığı ise on misliyledir."

  Orucun  ‘takva’ya ulaştırma yönünün yanında nefis terbiyesindeki etkisi de tartışılmaz. Bu meyanda şöyle bir hadise rivayet edilir:

  Rivayete göre, Cenâb-ı Hak nefse:

- Ben kimim, sen kimsin? diye sormuş. Nefis de:

- Ben benim, sen sensin! diye cevap vermiş. Bunun üzerine Allah ona azap vermiş, Cehenneme atmış, sonra yine sormuş:

- Ben kimim, sen kimsin?

Nefsin cevabı aynı olmuş:

- Ben benim, sen sensin!

Hangi azâbı verdiyse, nefis gurur ve enaniyetinden vazgeçmemiş. Nihayet uzun süre aç bırakarak bir nevi oruç tutturmuş, sonra tekrar sormuş:

- Ben kimim, sen kimsin?

Nefis bu sefer şu cevabı vermiş:

- Sen benim Rabb-i Rahîmimsin, bense senin âciz bir kulun...

 Bu temsilden çıkarmamız elzem olan hakikat şudur ki; insan nefsi ancak açlıkla terbiye olur! Aciz ve muhtaç olduğunu ancak o zaman anlayabilir. Rabbi’nin Rububiyyetini ancak açken kabul eder, ancak açlıkla azgınlığı dizginlenebilir.

  Orucun muazzam denilebilecek hikmetlerinden biri de irade kuvvetini kazanmaya vesile olmasıdır.

  İrade eğitimi ile ilgili 1960’lı yıllarda Stanford Üniversitesi’nde yapılan meşhur Marshmallow Deneyi bu konudaki iddiamızı ispatlamaktadır.

  Deneyde bir grup anaokulu çağındaki çocuğun önüne marshmallow verilir. Araştırmacılar çocuklara marshmallowu şimdi yiyebileceklerini, fakat eğer 5 dakika yemeyip beklerlerse onlara ikinci marshmallowu vereceklerini söylerler. Çocukların bir kısmı beklemeyip marshmallowu hemen yer. Diğer kısım öğrenciler ise beş dakika bekleyip ikinci marshmallowu alır. Bu çocuklar yıllar boyunca gözlemlenir. Araştırmanın sonucu ilginçtir: İkinci marshmallowu bekleyebilen çocuklar diğerlerine göre hayatta daha iyi kararlar almışlardır!

 Üniversite giriş sınavlarında daha iyi başarılar elde etmişlerdir. İleriye yönelik plan yapabilme konularında ikinci marshmallowu bekleyebilenlerin çok daha başarılı olduğu gözlemlenmiştir.

 Deneyin sonucu nefsin isteklerini ertelemenin irade üzerindeki etkilerini gözlemlemek için çok iyi bir örnektir.

Oruçta bu fayda had safhadadır.

Zira; oruçlu kişi gün içerisinde nefsinin arzuladığı her şeyi iftar vaktine ertelemektedir. Ve bunu sadece Rabbi için yapmaktadır. Bu sayede nefsi zayıflamakta, iradesi kuvvetlenmektedir.

  Manevi faydaları açısından anlatmakla bitiremeyeceğimiz orucun bedeni faydalarını da bir sonraki yazımızda işleyeceğiz inşallah…

  Selam ve dua ile…