Bir tarafta Astana-Soçi, diğer tarafta Cenevre-Viyana`da süren siyasi müzakereler... Sahada ise bir tarafta ABD, diğer tarafta Rusya-İran-Suriye rejimi, bunlara ek olarak Türkiye ve bu ülkelerle ilişkili ilişkisiz örgütlerin sürdürdüğü savaş...
Suriye`de sonucun ne olacağı, bütün belirsizliğini koruyor.
Bu dramatik filmin nasıl biteceğini Allah`tan başka kimse bilmiyor. Her ne kadar savaşın nasıl bir son ile biteceğini bilmesek de savaş boyunca filmlere konu olacak milyonlarca insani acının hikayesini biliyoruz.
İnsani olarak çok acıların yaşandığı bu savaş dramının, siyasi olarak İslam`ın, Müslümanların ve coğrafyanın mazlum halklarının lehine bitmesi, tek duamız.
İnsani dramların bitmesi tek başına yetmiyor. Savaşın siyasi olarak kimin lehine biteceği de önemli.
ABD veya başka bir emperyalist devletin işgalini doğuracak bir sonuç, bütün yaşanan kayıplar ve acılara ek olarak, asıl felaket olacaktır.
Bugünlerde “Kaplumbağalar da uçar” filmini seyrettim. Halepçe`nin çocuk mağdurlarını anlatan bir film. Saddam`ın Halepçe`ye yönelik saldırıları esnasında ailesi katledilen ve tecavüze uğrayan 12 yaşlarında bir kız çocuğu ile, iki kolu kopmuş 15 yaşlarındaki abisinin yaşadıklarını anlatıyor.
Kız çocuğu, doğurduğu ve kendi ifadesi ile ‘piç` dediği 3 yaşlarındaki çocuktan kurtulmanın çarelerini arıyor. Yaşadıkları kampta çocuğu terk edip, başka bir yere gitme konusunda abisini ikna edemeyince, filmin sonlarında çocuğun ayaklarına bir taş bağlayıp, çocuğu bir göle atıyor. Kendisi de uçurumdan atlayarak intihar ediyor.
Filmde halk ve de en çok çocuklar, ABD askerlerinin kendilerine getireceği özgürlüğü konuşuyor. Film, havadan attığı özgürlük bildirileri eşliğinde ABD ordusunun Irak`a girişi ile bitiyor.
Filmin devamını hepimiz biliyoruz. Irak`ı Saddam`dan kurtaran ABD, milyonlarca Iraklıyı öldürdü, binlerce kadına tecavüz etti. Göçlere, sefalete, kaosa, travmalara ve intiharlara sebebiyet verdi.
Suriye`de Irak`tan daha kötü bir savaş yaşanıyor. Ancak bu savaşın en kötü sonuçlarından biri, ABD`nin bölgeye yerleşmesi olur. Özellikle Türkiye ve İran başta olmak üzere, bölge ülkeleri ortak hareket ederse ABD bölgede tutunamaz.
Benim endişem, ABD ve Rusya`nın anlaşma ihtimalidir. Bu anlaşmaya, Hıristiyan Batı dünyası da destek verir. Şimdiden Avrupa ülkelerinden Türkiye ve İran aleyhinde, ‘Türkiye ve İran`ın Suriye`de ne işleri var, buradan bir an önce çıkmalılar` açıklamaları yapılıyor.
ABD ve Rusya`nın Suriye`de ne işleri var, bunlar çıkmalı, denilmiyor!
Burada Rusya, bütün işlediği katliamlara rağmen kilit ülke. ABD ile anlaşırsa Türkiye ve İran başta olmak üzere, bütün İslam alemi ve mazlum halklar için asıl felaket o zaman başlayacaktır.
O zaman Türkiye`ye, ABD ile ortak hareket etmenin sonuçları ve savaşın yaşattıklarının vebali; İran`a da Rusya ile hareket etmenin sonuçları ve işlenen katliamların vebali kalacaktır.
Türkiye ve İran işin başında orta(k) yolu bulsalardı, ABD ve (de bu kadarı ile) Rusya gelip Suriye`ye yerleşemez ve bütün bunlar yaşanmazdı. Savaşın başında ortak hareket etmeyen iki ülkenin, savaşın sonucunu belirlemede bir araya gelmemesi, savaşın kayıplarına, sonuçların kayıplarını da ekleyecektir.
Türkiye ve İran, bütün hatalarına rağmen, yaşananları bir tarafa bırakmalı ve sonucun daha da kötüleşmemesi için akılla, bir orta(k) yol bulmalı.
(Bunları söylememin, beni İrancı yaptığı) bu coğrafya insanının duygusallığı ve öfkesinin, bu aklı ortaya çıkarmasının zor olduğunu biliyorum.