Hayat, içinde çok sırlar barındırıyor. Bu sırların bazılarına insanoğlu vakıf oluyor, bazıları da insanoğluna saklı kalıyor.
Allah`ın tedbirine taalluk eden sırlar, insanı hayrette bırakıyor. Gerçi kâinatta cereyan eden her şey O`nun kudretinin tezahürü ve insan aklı bu kudretin karşısında her zaman hayrette kalıyor. Ancak canlılar aleminde yaşanan bazı şeyler vardır ki, insan bu yaşananlar karşısında iliklerine kadar hissediyor ki, alemlerin Rabbi, kudret sahibi olduğu kadar rahmet sahibidir. Rahmeti ile, yarattığı hayata mütedahildir.
Hayata öyle ince ayarlar veriyor ki, “SubhanAllah!” dedirtiyor ve diyorsunuz!
Niye bunları anlatıyorum?
Bir müddettir Sudan`dayım. Özel ders alabileceğim bir Arapça hocası soruyordum. Sudan`a yeni gelmiş Suriyeli birini tavsiye ettiler. Çocukları Suriye`de, kendisi de iki yıl önce Hac için gittiği Suudi Arabistan`da kalmış, oraya yerleşemeyince ailesini de yanına almak için Sudan`a gelmiş.
Uzatmayayım; konuştuk kendisinden ders almaya başladım. Arada kendisinden Suriye`yi ve hayat hikâyesini dinlerken, bir kardeşinin Türkiye`de olduğunu söyledi. Nerede olduğunu sorunca, “Elazığ” dedi. Yani memleketim.
Kardeşi ve ailesi son derece manevi yardıma muhtaçtı, tabi maddi yardıma da. En büyükleri 11 yaşlarında olan altı çocuğunu bir bombardıman esnasında kaybetmiş.
Elazığ`da tanıdığım Umut Kervanı Derneği`ne haber verdim: Sağ olsun dernek yetkilileri hemen ilgilenmişlerdi. Bir ev tutmuş, evini taşımış ve maddi ihtiyaçlarını karşılaşmışlardı. Altı çocuğunu kaybetmiş eşinin ziyaretine manevi destek için de eşimle birlikte bayanlar gittiler. Kadıncağız çocuklarının acısına gurbetin garipliğini katmış. Türkiye`ye gittiğimde ben de ziyaret ettim, elhamdülillah, kahırlı yüzlerine biraz tebessüm gelmişti.
Tabi sonra Allah`ın işlerini düşündüm; ben Sudan`a gideceğim, kardeşi Suudi`den gelecek ve ikimiz Sudan`da buluşup tanışacağız, Allah beni yardıma muhtaç kardeşinden haberdar edecek. Ve bizi ona yardım için seferber edecek! Kurban olduğum Allah`ım, ne kadar rahmet sahibisin!
Bunu, sohbet arası Mısırlı bir hocaya anlatınca o, tarihten daha ilginç bir örnek verdi:
Kadının biri Hz. Davut`a geliyor ve “Ey Davut, senin Rabbin adil midir, zalim midir” diyor. Hz. Davut, “Allah`tan kork ey kadın, sen ne diyorsun” diyor.
Kadın, “Ben yetim sahibi bir kadınım ve çocuklarımı geçindirmek için ip eğirip satıyorum. Eğirdiğim ipi bir karga kapıp götürdü, bütün sermayem de oydu” diye dert yanıyor. Kadın daha Hz. Davut`un huzurunda iken dört tüccar çıkıp geliyor ve Hz. Davut`un önüne yüzer dinardan dört kese koyuyorlar. Hz. Davut “Bu nedir” diye soruyor, onlar da hikâyelerini anlatıyorlar:
“Biz dört tüccar bir teknedeydik, teknemiz denizde su almaya başladı. Su aldığı yeri sağlamlaştırmak için ipe ihtiyacımız vardı. Teknede bulamadık... Ansızın bir karga çıkageldi ve taşıdığı ipi teknemize bıraktı, onu kullandık ve kurtulduk... Kendi aramızda yüzer dinar sadaka vermeyi nezrettik. Karaya çıkar çıkmaz buraya geldik” diyorlar. Hz. Davut keseleri kadının önüne koyuyor ve “İşte benim Rabbim budur” diyor.
Evet, Rab hayata mütedahil ve hakimdir.