Hüseyin düştü atından sahra-yı Kerbelaya
Cibril git haber ver sultan-ı enbiyaya.
Fuzuli
Muharrem ayı, İslam tarihinde yaşanmış büyük hadiseleri içinde barındırır. Bu hadiselerden bazıları müminler için sevinç ve kurtuluş vesilesi iken; bazıları ise, üzüntü ve keder sebebidir. Resulullah (sav) ve sahabelerinin hicreti bu ayda gerçekleşmiştir.
Mah-ı matem (yas ayı) olarak da isimlendirilen Muharrem ayı, keder ve matemini “Kerbela”dan alır. Zira Kerb-ü bela; bela, mihnet, keder yeridir. Kutsiyetinden dolayı “Mukaddes Muharrem” de denilen Muharrem ayı, isminden de anlaşılacağı üzere haram kılınmış aylardandır. İçinde kan dökmenin haram olduğu aylardan… Ne hazindir ki, içinde kan dökmenin haram olduğu bu ayda, en kutsal kanlar döküldü. Hem de Müslümanların eliyle…
Hicretten Kerbela`ya acı bir yol vardır. Mekke`den Medine`ye hicret ile Kerbela vakası arasında her ne kadar 60 yıl olsa da her iki hadise de aynı ay ve günlerde yaşanmıştır. Muharrem ayı ,her ikisine de şahitlik etmiştir. Birinde Kutlu Peygamber, İslam`ı yaşamak için yurt bulurken; diğerinde kutlu torunu, peygamber şehri de dahil olmak üzere İslam`ı yaşayacak yer bulamayıp, yurtsuz kalmıştır. Kerbela; yurtsuz ve sahipsiz kalmışların faciası ve yurdudur. Mehcurların (terk edilmiş ve sahipsiz bırakılmışların) yurdu…
Kur`anın Müslümanların elinde mehcur kaldığı dönemlerde, Kur`n ehli de mehcurlaşır. Resul (sav) sadece Kur`an için şikayette bulunmayacak elbette. Pek tabii cennet reyhanları için de şikayette bulunacaktır Rabbine. Ve şikayet edeceği kimselerin başında, kendisiyle hicret eden muhacirlerin ve hicretlerine kucak açan Ensarın çocukları gelecektir. Çünkü sevgili torunlarını onlar katletmiştir.
Kanlarının dökülmesi en haram olan kişilerin kanları, kan dökmenin en haram olduğu ayda hem de Müslümanlarca döküldü. Hem de haram ayların kutsallığına ve haramlığına inandıkları halde…
Adamın biri; “ihram halinde elbiseye sivrisinek kanı bulaştığı yahut bir sinek öldürdüğü zaman ne yapmak lazım geleceğini” İbn-i Ömer`den sorar. İbn- Ömer, adamın Iraklı olduğunu öğrenince; “hele bakın, Resülullah Aleyhisselamın oğlunu öldürdüler de şimdi bana sivrisineğin kanından dolayı ne yapmak lazım geleceğini soruyorlar” diye çıkışır.
Nasıl oldu da İslam için bütün varlıklarını feda eden, her şeylerini bırakarak hicret edenler ile her şeyi göze alıp hicrete kucak açanların çocukları bu hale geldi?! Bu sürecin çok iyi tahlil edilmesi ve sebeplerinin iyi görülmesi gerekir.
Günümüz Müslümanları, o dönem Müslümanlarını bu fitneye düşüren sebeplerden uzak değil. Dünyalık makam, mevki, mal-mülk elde etmek için dinlerini satan Müslümanlar bugün de az değil. Zamanın Hüseyinlerine işkence yapan, onları şehit edenler abdestli namazlı Müslümanlardır(!) Tıpkı Kerbelada Hz. Hüseyin`i katledenler gibi. Hz. Hüseyin şehit edilmeden önce son namazını (öğle) kısaltarak kılarken, onu öldürecek olan dini bütün(!) sistem Müslümanları namazlarını tam olarak kılıyorlar.
Kerbela bugün yaşansaydı, bu hadiseye gözyaşı döken pek çok Müslüman, belki elinde kılıç Hz. Hüseyin`in karşısında olacaktı. Çünkü onu öldürenler aynı zamanda onun için gözyaşı dökenlerdir. Geçen yıllarda Halkalı Meydanı`nda yapılan Kerbela etkinliğine katılmıştım. Milli piyango bileti satıcısının uzattığı bileti satın alanın da gözü yaşlılardan olduğunu görünce; dünyalık makam ve mülk için Hz. Hüseyin`i katledenlerin gözlerindeki yaşı anlamıştım.
Hz. Hüseyin`in izinde ve hicret üzeri kalmak duası ile…