Türkiye`de bir sistem sorunu var.

Türkiye bu hali ile her tarafı dökük 1980 model bir arabaya benziyor. Bu araba Türkiye`yi taşıyamıyor.

Sistem konusu Türkiye için hayati önem arz ediyor. Bu konu tartışılmalı ve ülkenin ihtiyacı olan sisteme geçilmeli.

Ülkeye yeni bir sistem belirlenirken de toplumun yapısı esas alınmalı. Bu sistemin esası da adalet olmalı.

Hali ile böyle bir sistemin ana unsuru ve temel kurumu “anayasa” olmak zorundadır. Toplumun bütün unsurlarını adaletle kuşatan bir anayasa, sistemi ne olursa olsun Türkiye için ekmek su kadar önemli bir ihtiyaçtır.

Biz hiçbir sistemi kutsamıyoruz. Adaletin uygulandığı ve uygulanacağı her sistem bizim için meşrudur.

Dikkat ederseniz Allah, Kuran-ı Kerim`de mutlak manada bir sistem ortaya koymamış. “Sizden olan emir sahiplerine itaat edin” diyor. Bu emir sahipleri nasıl seçilir, yönetiminin kurumsallaşması nasıl olur? Bütün bunları mutlak manada belirlememiş.

Kur`an, sistemin şeklinden ziyade nitelikleri üzerinde durmuştur. Temelde adaleti ve istişareyi esas almıştır. Yönetimin olmazsa olmazı olarak adaleti görmüştür.

Allah, Resulullah (sav) üzerinden bir örneklik ortaya koymuş ve sahabeler de Resulullah`tan (sav) sonra bu örneklik üzerinden, sözün kendisinde bittiği halifeler seçmiş ve hilafet sistemi geliştirmişlerdir.

İşlerin yürümesi için, idarede söz birinde bitmeli. Arapların meşhur bir ifadesi var: “İçinde iki kaptan olan gemi yürümez.” Öyledir, bir şehirde iki vali, bir ilçede iki kaymakam, bir köyde iki muhtar olamaz.

Türkiye`de bugünlerde tartışılan başkanlık sistemini her ne kadar tecrübe etmiş olmasak da hilafeti tarihi tecrübemizle biliyoruz.

İslam`ın hilafet uygulamasında adalete taalluk eden toplumsal meselelerde tam bir şeffaflık, denetlenebilirlik ve sorgulanabilirlik vardı.

Sıradan bir vatandaş mescitte ayağa kalkıp Hz. Ömer`i tasarruflarında sorguluyordu. Kadınlardan biri önüne delil koymak suretiyle Hz. Ömer`e tepki gösterebiliyor ve halifeye kararında geri adım attırabiliyordu.

Halife olan Hz. Ali bir Yahudi ile mahkemede Kadı karşısına geçip, adalete teslim oluyordu.

Türkiye`ye düşünülen başkanlık sistemi, İslam`ın ilk dönem hilafetine benzeyecekse buyurun getirin. Adalete taalluk eden toplumsal meselelerde şeffaf olsun, denetlenebilir ve sorgulanabilir olsun. Yok, eğer sonraki dönemin saltanata dönüşen, meşruluğunu kaybetmiş hilafetine benzeyecekse, istemeyiz, sizin olsun.

Gördüğünüz gibi mesele, tartışmaya açık ve tartışılması gereken bir mesele. Ancak şu anda Türkiye`de başkanlık tartışmaları pek sağlıklı yürümüyor. İsimler veya parti çıkarları üzerinden tartışma yürüyor.

Bunun en bariz örneğini CHP adına eski genel başkan Deniz Baykal ortaya koydu. Baykal, başkanlık sisteminin, CHP için asla iktidara gelemeyeceği sistem olarak görülmesi gerektiğini söyledi.

CHP için mesele Türkiye değilmiş, toplumun faydası değilmiş. Bütün mesele kendisi ve köhnemiş zihniyeti imiş. CHP tamamen parti merkezli ve ideolojik yaklaşıyor meseleye. Aslında Türkiye`deki partilerin çoğu bu meseleye benzer zaviyeden yaklaşıyor. Ve bu sebeple başkanlık sistemine karşı çıkıyorlar. Yoksa ülkeye zararı olacağından değil.

Biz ise diğer konularda da olduğu gibi bu konuya da toplumun faydası, memleketin selameti ve adaletin tesisi nazarı ile bakıyoruz. Bu nedenle detayları ortaya konarak sistemleri tartışmaya ve adaletin tesis edilebileceği her sistemin kabulüne açığız.

Sistem meselesi, bizim için evlilik meselesi gibidir. Biz, gelinlikten ziyade gelinliğin içindeki diyoruz. Dünyanın en güzel gelinliğini bir kocakarıya giydirseniz ne çıkar!