Aslında insan uyanıkken, ruhu sürekli bedeniyle beraberdir, ayrılmaz. Ruh ayrılırsa ki beden geride kalır. Bu da ölümdür. Madden ruhun geride kalması söz konusu değildir. Ancak manen, ruhlar geride kalır. Hatta Allah Teâlâ, gündelik hayat içinde ruhları geride kalan Müslümanların, ruhlarını beklemelerini bir ibadet şekli olarak İslam`a yerleştirmiştir. Bir mescide kapanıp, ibadet niyeti ve ameli ile beklemek olan itikâf ibadeti, aslında insanın ruhaniyetine kavuşmasıdır. Geride kalan ruhuna yönelişi ve dönüşüdür.

İnsan, iki yönlü bir varlıktır. Bir yönüyle arşîdir, bir yönüyle ferşîdir. Arşî yönü ruhtur, ferşî yönü ise bedendir. Hem ruhun, hem bedenin ayrı ayrı ihtiyaçları ve gıdaları vardır. İnsanların ekseri – Müslümanlar da dâhil – ölçüyü kaçırıp bedene ihtiyaçlarını ve gıdalarını veriyor, fakat ruhu ihmal ediyorlar. İhmal edilen ruh da geride kalıyor.

Gündelik hayatın koşuşturması, debdebesi, ticareti içinde geride kalan ruhlar bir de günahlar ve kusurlar ile büsbütün kirlenince, arınmaya ihtiyaç duyarlar. Ruhların en güzel arınma yolu, kirlendikleri ve aç bırakıldıkları dünyadan bağlarını koparıp; namaz, oruç, zikir, tefekkür, tevbe, dua ve Kur`an okumaya kapanmaktır. Bunu sürekli bir şekilde yapmak inzivadır. İnziva ise toplumsal hayattan kopuştur, belki kaçıştır. Olağanüstü gerekçeler olmadıkça meşruiyeti yoktur.

İtikâf ise yıl içinde, özellikle de sünnet olarak Ramazanın son on gününde gerçekleştirilmesi gereken bir ibadettir. İstisnasız her Müslümanın itikâf ibadetine ihtiyacı vardır. Fakat maalesef, bu ibadet çokça ihmal ediliyor. Kur`an ve sünnette yer alıp da Müslümanlar tarafından en çok ihmal edilen ibadetlerden biri itikâf, diğeri de teheccüd / gece namazıdır. Hâlbuki Müslümanlar olarak bu ikisine de şiddetle muhtacız.

Aslında itikâfta gerçekleştirilen ibadetlerin hepsi, yıla yayılmış bir şekilde Müslümanın hayatında vardır. Fakat bunların hem hakkı verilmiyor, hakkı verilse de yetersiz kalıyor. İnsanın işleyişini bir arabaya benzetirsek, yıla yayılmış günlük ibadetlerden Müslüman enerji alır. Bu enerji onun için yakıt hükmündedir. Bununla beraber her arabanın daha sağlam, daha uzun ömürlü ve verimli olması için ara ara yıkama – yağlamaya girmesi gerekir.

Hele bir de hayatın mücadelesi içinde bu araba parça kırmışsa – ki hepimiz kırıyoruz – tamire girmek kaçınılmazdır. Günlük enerji / yakıt ihtiyacını yeterli görüp, yıkama – yağlamaya girmeyen ve kırılan parçasını tamire çekilmeyen araba teklemeye başlar. Bu şekilde devam edince bazen iç aksamları da dağıtır. Hele bu araba bir de ağır yük aracı ise, netice daha vahim olur.

Dünyevileşme girdabında boğulan Müslümanları bir tarafa bırakın, İslami mücadelenin şuurlu Müslümanları da bu konuda adeta İslam ve insan fıtratı ile mücadele ediyorlar. Hatta bazıları, İslam davasına hizmetteki aşırı tamahlarında dolayı bir nevi itikâfı lüks görüyorlar. Hâlbuki bunlara yukarıdaki arabanın durumu sorulsa, derhal yıkama – yağlama ve tamire alınması gerekir, yoksa araba daha büyük zararlar görür. Nihayetinde bir arabadır. Değiştirilir, derler. Yenisi alınır, vazgeçilir ama insan öyle değil… Lütfen, daha burada sayamayacağım nice nimetleri ve faydalarıyla itikâf konusunda İlahi teklifi ve Nebevi pratiği gözönünde bulunduralım. Hayr-ı kalil için şerr-i kesire sebebiyet vermiş olmayalım.

Resulullah ( s.a.v ) kadar dünyevi bağlardan uzak, halisane ibadet eden, salih ameller işleyen, gök ehli ile arkadaşlık edip, vahiyle beslenen kimse yoktur. Fakat sahip olduğu bunca faziletlere ve toplumsal hayattaki sorumluluğunun ağırlığına rağmen itikâfa girmiştir. Bu ibadetten nasibini almıştır. Bu kadar delille sıkıca itikâfın üzerinde durmanın sebebi çokça ihmal edilişine binaendir. Fakat bu telkinler ölçüyü kaçırmamalı.

Dikkat edilirse bu kadar fayda ve önemine rağmen, itikâf sünnettir. Sünnet oluşundaki hikmet ise, kişisel durum ve şartlardır. İhmal etmeden, tekellüfe girmeden ve sünnetin hikmetine aykırı davranmadan, şartları zorlamak gerekir. Ama bir – iki gün, ama on gün. Hiç olmazsa gündüz veya gece yahut saatler… Ama mutlaka itikâf.

İtikâfı da içinde barındıran bir Ramazan`la arınmak ve bağışlanmak duası ile…