Bu ülkenin en mazlumları ve beşer itibari ile sahipsizleri Müslümanlardır`` desem abartmış olmam. İşin garibi Müslümanın Müslümanı sahipsiz bıraktığı, uğradığı haksızlıkları görmemeye ve göstermemeye çalıştığı bir zaman yaşıyoruz.
Kemalist`i dava arkadaşına sahip çıkıyor, solcusu yoldaşı için can veriyor, Ermenisi ırkdaşı ile kenetleniyor, Alevisi kendisinden olan için ortalığı velveleye veriyor, Yahudisi kardeşinin ölüsünü bile almak için binlerce diriyi serbest bırakıyor. Ama Müslüman, Müslümana kör ve sağır. Bu da yetmez, Müslüman Müslümanı boğazlıyor. Bizim canımız ve kanımız ucuz olmasın da kimin olsun! Müslümanlar zillette olmasın da kim olsun!
Kastım Irak ve Suriye; IŞİD, Sünniler ve Şiiler değil sadece. Bunlar ihtilaflarımızın artık savaşa dönüşen kör cephesi. Yazdıklarıma itiraz da edebilirsiniz; şu haklı, şu haksız da diyebilirsiniz. İnanın öyle bir noktaya geldik ki, içimizdeki haklı haksızdan çok da önemi kalmadı. Dikkat ettiniz mi, son zamanlarda Netanyahu sık sık şu ifadeyi açıktan kullanır oldu: “Bırakın birbirlerini yesinler!” Onlar bizi, bir/birbirimiz olarak görüyor ama biz, birbirimizi boğazlayacak kadar ayrı ve düşman görüyoruz.
Bir şeye daha dikkat ettiniz mi; ABD`nin başını çektiği İslam düşmanı cephenin orduları kalmadı artık İslam coğrafyasının savaş meydanlarında.
Ama savaşlar bütün şiddeti ile de devam ediyor. İngilizlerin övünçle ifade ettikleri “1. Dünya Savaşı`nda biz savaştık ama ölen hep Müslümanlardı” tekerrürünü yaşıyoruz yeniden.
Irak ve Suriye içimizi kanatıyor ama kendi ülkemizde içimizi acıtan sorunlu Müslümanlığımızdır değinmek istediğim. Bu ülkede Müslüman darbeye uğruyor,
cezaevine giriyor, darbeci zalimler güle oynaya dışarı çıkıyor. Bu haksızlığa isyan ediyorsun. En başta Müslüman kardeşin karşı çıkıyor, hem de bazıları öyle bir karşı çıkıyor ki ipin ucunu kaçırıyor ve hakaretlerle bel altı vuruyor.
AK Parti, ne yaptı böyle İslamcılarımıza, inanç dünyalarının şavktı kaçmış adeta!
İslamcılarımız AK Parti`den çok Ak Partici, Erdoğan`dan çok Erdoğancı oldu. Hatalarını da körü körüne savunur oldular. Darbeye dair suç işlendiğinden o kadar emin olan ve ‘`Balyoz davalarının savcısıyım`` diyen Erdoğan, Balyoz tahliyelerinin savunucusu oldu. Darbe suçu olan darbecilerin tahliyelerini sağlıyor ve savunuyorsun; böcek bırakanların tutuklanmamalarına şiddetle karşı çıkıyorsun. Tutuklanmaları lazım elbet ama tutuklansalar da yarın tahliyelerini savunmayacağın ne malum.
Erdoğan, esen rüzgâra göre pozisyon alıyor ve bu yüzden de adalet terazisinin ayarı ile çok oynuyor. Erdoğan kendisince siyaset yapıyor. Benim siyasetten yoksun keskin İslamcı kardeşim de Erdoğan`ın çalımlarında durmadan karambole düşüyor ve şap diye oturuyor.
Yapma İslamcı kardeşim! İnancına, kişiliğine, ahiretine yazık! Omurgası için mücadele ettiğimiz hâkim siyaset, omurgasızdır. Dün suçlu gördüğünü, bugün masummuş gibi savunuyor; dün cüzzamlı gösterdiğini, bugün sırma saçlı, badem gözlü gösteriyor. İslamcı kardeşim, böyle bir siyasetin peşine düşme, düşeceksen de çok keskinleşme! Halk, dönüşlerini siyasetçiye tölare eder ama seni dünyasında recmeder.
Anayasa Mahkemesi “dijital verilerin delil olamayacağına hükmetti ve Balyoz sanıklarının hak ihlallerine” karar verdi. Hâlbuki yirmi bine yakın Hizbullah sanığına dijital verilerle ceza verildi ve bir kısmı hala cezaevinde.
AYM`ye bireysel başvuru hakkı getirildi ve bu hak 2012 ile tahdit edildi. Yani bu tarihten önce haksızlığa uğrayanlara kapı kapatıldı. Hâlbuki asıl zulümler bu tarihten önce yaşandı.
Askeri vesayet ve darbeler dönemi İslami davalardan yüzlerce masum cezaevinde. Biz buna isyan ediyoruz, İslamcı kardeşim hemen karşı çıkıyor. Ne oluyoruz İslamcı kardeş! Biliyor musun; 1987`den beri cezaevinde olan Rıdvan Çağrıcı diye bir mazlum var? Tam 27 yıl. Bu senin yüreğini sızlatmaz mı? Ya diğerleri; 23 yıl, 22 yıl, 20 yıl… Dile kolay, ekmek peynir saymıyorum. Bir empati yap bakalım, bu zulme uğrayan sen de olabilirsin!
Biz bunu diyoruz, İslamcı kardeşlerimiz “kanundaki bireysel başvurunun tarih kapsamından bahsediyor.” O tarihi kim koydu düzenlemeye ve o düzenleme vahiy midir?
Kaldı ki bireysel başvuru hakkı bulunan tüm İslami dava sanıklarının başvuruları da ya sıraya kondu ya da AYM tarafından reddedildi. Ama Balyoz sanıklarının başvuruları toplu olarak öne alındı ve karara bağlandı.
Böylesi adalete isyan ediyorum! ( da İslamcı kardeşten de korkmuyor değilim! Ne oldu size böyle! )