Gülen grubunun Hükümeti hedef alan operasyonları ile, Türkiye`de yeni bazı şeyler konuşulmaya başlandı. Devlet içinde adalet ve asayişi sağlamakla görevli kurumların birer kumpas merkezine dönüştüğü gündeme geldi. Bu kumpas merkezinin adı da paralel devlet olarak konuldu.

HSYK ile ilgili iç düzenlemelerle Hükümet, paralel devletin yargıdaki kumpasını kontrol altına almaya çalıştı. Bu amaçla yargı içindeki tehditi zayıflatmak için bir adım olarak da Özel Yetkili Mahkemeleri kaldırma kararı aldı.

Bu süreçte yargı içindeki kumpas ile konuşulmaya başlanan yeniden yargılamalar, Özel Yetkili Mahkemeler`in kaldırılması girişimi ile hız kazandı. Ancak yeniden yargılama konuşulurken, üzerinde durulan dava dosyaları dikkat çekiyor: Ergenekon ve Balyoz. Bunlarla birlikte son günlerde, Hanefi Avcı`nın yargılandığı Devrimci Karargah dosyası, Ahmet Şık, Nedim Şener ve KCK dosyaları var.

Dikkatinizi çekmiştir muhakkak; yeniden yargılama ile ilgili dosyaların içinde hiçbir İslami dava dosyaları yok. İslam karşıtı malum şahsiyet ve çevrelerin İslami dava dosyalarını yeniden yargılamada gündem konusu yapmaması anlaşılabilir. Ancak İslami şahsiyetlerin bunları gündem yapmaması acıdır ve bunun izahı münkün değildir.

Konu ile ilgili ekranlarda konuşan ve köşelerinde yazan İslami şahsiyetlere bakıyorum da yürek dağlıyorlar. Ergenekon, Balyoz, Hanefi Avcı, Ahmet Şık, Nedim Şener, KCK diyorlar da bir İHYA DER, Mustazaf Der diyemiyorlar.  Halbuki düzmece suçlamalarla bu dosyalarda yüzlerce yıl cezalar verildi.

İHYA DER dosyasında Filistin ağırlıklı İslami etkinliklerin suç sayılarak israile hizmet dışında, Gülen grubuna bağlı iki okul müdürüne düzmece suikast planı ve sonrasında gözaltına alınanlara iade edilen eşyalar arasına Gülen`in sohbet CD`lerinin bırakılması, kumpasın rengini tam olarak ortaya koyuyordu. Yani demem o ki; paralel devletin mağdurları ve yeniden yargılama konuşulacaksa, en büyük ve gerçek mağdurları, bu dönemin İslami dava dosyalarıdır.

Kaldı ki sadece paralel devletin mağdurları değil, derin devletin mağdurları da konuşulmalı ve acilen derin devletin mağdur dosyaları yeniden yargılanmaya açılmalı. Sadece İslami davalardan yüzlerce insan, yirmi yılı aşkın süredir derin devletin mağduru olarak cezaevinde. Sivas dosyası, Malatya dosyası, İslami Harket dosyası, Salih Mirzabeyoğlu... saymakla bitmeyen dosyalar.

Türkiye yıllardır bir devlet yangını yaşıyor. Devlet merkezli ve sebepli bu yangında ilk kurtarılması gereken dosyalar, derin devletin sebep olduğu dosyalar olmalı. Çünkü acilyet onlarda, sonra sırasıyla paralel devletin sebep olduğu dosyalarda.

Derin devlet dosyaları hakkıyla ele alınsa, paralel devletin mağduru olduğu söylenen bir kısım dosyalardaki insanlar, o dönemin büyük suçluları olarak olarak önümüze çıkacak. Elbetteki Ergenekon, Balyoz ve diğer dosyalarda paralel devlet mağduru olmuşlar olabilir ama derin devlet dosyaları hakkı ile açılsa, bu insanlar derin devlet dosyalarının suç babaları da olabilirler.

Gerçek bir adalet sağlanmak isteniyorsa, yeniden yargılamalara derin devletten ve İslami dava dosyalarından başlanmalı. Yoksa paralel devlete karşı günü kurtarmak adına yapılan manevralar, Türkiye`yi yeni bir adı konulmamış “kaçak devlet” türüne müsait olmaktan kurtarmayacaktır. Her kaçak devlet de Türkiye`nin “yargı mezarlığı”na yenilerini eklemeye devam edecektir.

HÜDAPAR 1 NUMARA

Her ne kadar İslami şahsiyetler de dahil, müslümanlara yönelik bakar görmez bir körlük sergilense de Yüce Allah, hesapları alt üst ediyor ve sansürleri deliyor. Medya ve anket şirketleri HÜDA PAR`ı göstermemek adına son derece çaba sarf ediyorlar. Bir Batman`da bile ismini sokmuyorlar anket sonuçlarına. Adeta gizli bir sansür kampanyası uygulanıyor.

Ancak Allah, hak davanın sahibidir ve doğruların yardımcısıdır. Onlar ne kadar tuzaklar kursalar Allah bir şekilde tuzaklarını boşa çıkarıyor, gündem konusu yapıyor ve önümüzü açıyor. Biz Allah`ın çokça yardımlarını gördük ve görmeye devam ediyoruz. Şu on yıllık kısa süre içinde Allah`ın öyle yardımlarını gördük ki, akla hayale gelmez. On yıl önce halkın kapısını çalmaya kalkacağız desek, aleyhimizdeki kara propagandadan dolayı ne bizde o cesaret vardı, ne de halk kapısını bize açardı. Ancak Allah bir sebep yarattı ve yüzbinleri etrafımıza topladı. Bizi onlara sevdirdi. Sonra bir sebep daha yarattı, yüzbinlerce kapıyı bize açtırdı. Tüm bunların manası:

“Üzülmeyin, gevşemeyin. Şayet inanıyorsanız üstün gelecek olanlar sizlersiniz.” (Al-i İmran: 139)