“Ulustan Ümmete” programı çerçevesinde Tunus`tan sonra gttiğimiz Libya`da dört gün boyunca yoğun görüşmeler gerçekleştirdik. Yaşananları, Libya`nın halihazır durumunu ve geleceğini çok farklı yetkili ağızlardan dinledik.  İhvan-ı Müslimin`den Selefilere, Abdulhakim Belhac`dan Liberallere, belediyeler`den STK`lara, yerlisinden yabancısına görüştüğümüz hemen kerkesin Libya`yı tarif ederken kullandığı ortak bir ifade vardı: “mine`s-sevreti ile`d-devleti.” Yani; “devrimden devlete.” Gerçekleri bu; ortada bir devrim var ama bir devlet yapısı yok. Bingazi şehrine indiğimiz havalanındaki pasaport ve güvenlik kontrollerinde de bu hemen fark edilebiliyor. Pasaportu mühürleyen memurun önünde bilgisayar var mı diye merakla baktım, ancak bir şey yoktu.


Kaldığımız süre içinde de Libya`nın durumunun ancak bu kadar veciz ve net olarak ifade edilebileceğine müşahede ettik. 42 yıllık bir diktatör devrilerek devrim gerçekleştirilmiş ancak devrimcilerin işleteceği bir devlet yapısı yok. Tunus ve Mısır`da da uzun yıllar diktatörler hüküm sürdü. Ancak oralarda en azından bir devlet yapısı vardı. Kaddafi, ilkel de denemeyecek bir anlayışla ucube bir devlet oluşturmuş. Devletten ziyade bir kabile.

Devleti oğulları arasında bölüştürmüş. Herbirine bir alan vermiş. Darbe ile Libya`nın başına geçerken kendisinin yaptığı gibi aleyhinde bir tehlike oluşturma korkusu ile orduyu tasfiye etmiş, polis teşkilatı oluşturmamış. Bunların yerine çevre şehir ve köyler ile Afrika ülkelerinden getirdiği paralı askerlerden kendisine bağlı, elli bin kişilik milis bir yapı oluşturmuş.  Cemahiriye diye, kerameti kendisinden menkul bir sistem geliştirmiş, bu sisteme bağlı olarak her bir bölgede halk meclisleri oluşturmuş.  Ancak bu halk meclislerinin ne alanları belli ve ne de herhangi bir yetkileri var.


(Devrim gerçekleştiren Mısır ve Tunus`a bakıp da burada şu da denilebilir: Diktatör kadroları barındıran bir devlet yapısının varlığındansa yokluğu daha iyidir. Çünkü Mısır`da bugün devlet içindeki statükocu yapı, devlet gücünü kullanarak karşıt devrim vazifesi görüyor. Aldığı kararlar, planlar ve içinde bulunduğu ilişkiler ile karışıklık çıkarıyor ve hizmet üretmeme politikası ile, mevcut iktidarı işlevsiz ve başarız kılmaya çalışıyor. Bakalım, bu yönüyle Libya`da bir devlet yapısının olmayışı ve yeni teşekkül edecek olması belki de hayırdır. Bunu zaman gösterecek)


Libya`da en son yapılan seçim ile, içinde İhvan-ı Müslimin`e bağlı Adalet ve Bina Partisi`nin de bulunduğu üçlü koalisyon hükümeti kurulmuş. Hükümetin başında, seçime blok olarak giren ve çoğunluğunu libarellerin oluşturduğu Milli Güçler İttifakı`nın başındaki Mahmut Cibril var. İki yüz milletvekilli parlementonun sekseni parti listelerinden seçilirken, yüz yirmisi bağımsız olarak seçiliyor. Parlementodaki partilerin dışında bağımsızların bir araya gelerek oluşturdukları ve ciddi sayılara varan gruplar var. Mevcut siyasi tablo çok yapılı ve çok renkli bir tablo. Libareller ve İslami yapılar ya ayrı ayrı birer müstakil parti kurmuş veya farklı fikirden insanlarla bir araya gelip, mecliste grup oluşturmuş.

Bu sebeple parlementoda ilginç birliktelikler bulmak mümkün. Mesela Selefilerden bir grup, koordinatörlüğü kendilerinde olmak suretiyle, diğer İslami yapılardan ayrı olarak yurtseverlerle grup oluşturmuş.  Ancak görüştüğümüz tüm İslami grupların dile getirdiği bir ayrıntıyı burada aktarmak faydalı olacaktır: “Libya`daki liberaller de yeni oluşturulacak anayasanın temel esasının İslam şeriatı olması gerektiğini savunuyorlar. Devlet sisteminin laik olmasını talep eden yok. Dünya görüşleri farklı olsa da siyasilerin hemen hepsi dine yakın insanlar. Halkın da % 99,9`u müslüman.”

Libya`da söz sahibi müslümanların dilinden dinlediğim iyi niyetli bu yaklaşım ve tablo, ister istemez bana Kurtuluş Savaşı sonrası Türkiyesi`ni hatırlattı. İslam esaslı ilk anayasa, siyasilerin din vurguları, halkın müslümanlığı… İnşallah sonrasındaki gelişmeler Türkiye ile benzerlik arz etmez. Bu konuda insana güven veren ise, Libya`daki İslami hareketlerin güçlü oluşu ve siyasi alanda oluşları ile ayrı ayrı olsalar da parlementoda ezici çoğunluğa sahip olmaları.


Libya`ya dair uzun uzun yazacak izlenimler edindik. Bunları bir köşe yazısına sığdırmak mümkün değil. Önümüzdeki hafta devam ederiz inşallah.

Selam ve dua ile…