Geçen haftaki yazımda hem ümmet olarak hem de yaşadığımız ülke olarak birliğimizin nasıl kaybedildiğini kaleme almıştım. Gazetenin çıktığı gün Diyarbakır`da toplanan kalabalık, Nevruz`u kutluyordu. Nevruz`da herkesin merakla beklediği Abdullah Öcalan`ın mesajı okundu.
 
Okunan mesaj, ülkedeki çatışmanın bitmesi adına olumlu ve güçlü vurgular içeriyordu. Öcalan da geçmişteki tarihsel kardeşliği ve birliği hatırlatıyordu. Hatta öyle ki, halkın kardeşliğini daha öteye taşıyıp coğrafyanın, kültürlerin kardeşliğinden bahsediyordu: “Dicle ile Fırat`ın Sakarya ve Meriç ile kardeşliği, Ağrı ve Cudi`nin Kaçkar ve Erciyes ile dostluğu, Halay ve Delilo`nun Horon ve Zeybek`le hısım ve akrabalığı…”

Bunlar tarihsel, coğrafi ve kültürel birlik adına güzel açıklamalar. Barış sürecinin ruhuna uygun olan da budur. Geçmişte yaşanan acıların büyüklüğü, nefret, kin ve düşmanlığın yaygınlığı üzerine barış bina etmek kolay değil.
Barışa giden yol, ancak karşılıklı müspet yaklaşım ve açıklamalarla mümkün olabilir. Hem devlet hem de PKK tarafı bu müspet adımları karşılıklı atmalıdırlar. Devlet, Kürt halkı ile barışmalı.
 
Bunun için haklarının iadesi yanında, yaşatılan zulümler adına özür dilenmeli, siyasi genel bir af çıkarılıp zararlar tazmin edilmelidir. Bunların karşılığında PKK de silahtan arınmalı ve geçmişte, hakkına tecavüz ettiği yerlerde yaşatmış olduğu zarar ve acılardan dolayı özür dilemelidir. Ki, Abdullah Öcalan`ın mesajında vurgu yaptığı konulardan biri de helalleşmekti.

Yaşadığımız ülkenin tarihi, coğrafi ve kültürel bir birlik etrafında oluşacak bir barışa olan ihtiyacından daha fazla bir barışa ihtiyacı var. Bu ülkenin en büyük barış ihtiyacı, İslam ile barışma ihtiyacıdır. Geçmişte bu toplumu bir arada tutan İslam olduğu gibi, bugünden sonra da bu toplumu bir arada tutacak en büyük değer, harç İslam`dır. Ancak malesef geçmişte hem devlet hem de PKK İslam`a ve Müslümanlara savaş açtı ve çok zulmetti. Dolayısıyla hem devletin hem de PKK`nin İslam`la, Müslümanlarla barışması ve buna dair adımlar atması gerekiyor.

Abdullah Öcalan`ın mesajındaki İslami vurgular bu açıdan önemli. Yaşanan her şeye rağmen Abdullah Öcalan`ın hidayet bulmasını isteriz ve bu bizi sevindirir. Ancak biz biliyoruz ki Abdullah Öcalan bu sözleri hidayete ermiş olarak söylemedi. Reel politikanın bir gereği olarak bunları dile getiriyor. İktidarda, askeriye üzerinde de hakimiyetini kurmuş olan İslami gelenekten gelen bir hükümet var. Bu iktidar ile masaya oturan Öcalan, bu vurguları yapmak zorunda kalmıştır.
 
Tıpkı 1999`da Türkiye`ye teslim edildiği zaman, M. Kemal`e ve Kemalizm`e vurgu yaptığı gibi… Abdullah Öcalan ile o günlerde görüşen askerler olduğu ve kendisi de 2006`ya kadar askerlerin kontrolünde olduğu için Öcalan, o süreçte M. Kemal`i ululuyordu. Ancak askerlerin yerine masanın diğer tarafına AK Parti`nin oturmasıyla birlikte Öcalan politika değiştirdi. Yani, Öcalan reel politik bir adam olduğu için reel politkanın gereğini yapıyor.
 
(Bu konuda 27 Mart 2013 tarihinde Timetürk`te yayınlanan röportajda PKK`den dolayı dokuz yıl cezaevinde kalmış olan Aytekin Yılmaz`ın tespitlerine bakılabilir.)
Hizbullah Cemaati lideri Edip Gümüş`ün yaptığı değerlendirme de Abdullah Öcalan`ın mesajlarının Erdoğan`ın danışmanlarının kalem izlerini taşıyor olduğu tespiti de bu manada son derece orjinaldir.

Reel politikaya dair başka bir gelişme daha Nevruz`a denk geldi. Üç yıldır özür dilemeyen siyonist israil, en sonunda özür diledi ve bunu Suriye endeksli bölgesel gelişmelere bağladı. Yani reel poltika…
Biz, eksikliklerini ve hatalarını dile getirmekle beraber barış görüşmelerini destekliyor ve israil`in özrünü, Türkiye ve müslümanlar adına önemli bir başarı olarak görüyoruz. Ancak bunların arkasındaki reel politikayı da gözardı edemeyiz.
Bu, Türkiye`nin güçlenmesine bağlanabilir. Ancak Türkiye`nin PKK sorununu hallederek daha da güçleneceği bir vasatta PKK`nin ABD, Avrupa, israil ve diğer dış bağlantıları da buna sessiz kalarak yardımcı oluyorlar.
 
Bu arada siyonist israil Türkiye`den özür diliyor. Netanyahu`dan önce ve sonra aynı telefonla Obama, Erdoğan ile görüşüyor. İster istemez “Büyük Şeytan” ne yapmak istiyor sorusu zihni kurcalıyor. Bütün bunlara bir de PKK`nin silahlı güçlerinin İran ve Suriye`ye gideceği eklenince…
İslam`da ve insanlıkta birlik olmak ve şeytanların şerlerinden korunmak duası ile…