Gazete ve televizyonların aktardığı haberler öyle kara tablolardan oluşuyor ki, bu haberlerle beslenen toplumun içi karardı. Toplumsal umutsuzluk çöreklendi gönüllere. Basın yayından; insanlığa, güzelliğe dair şeyler artık duyulmaz, okunmaz oldu. Öyle ki toplum içinde azalıp, hayvanlar arasında görülen insanlığa dair yaşam örnekleri türünden hadiseler, birer ibret ve umut oldu.
Kedi ile köpeğin arkadaşlığına dair görüntüleri; annesi olmayan kedi yavrusuna, yavruları ile birlikte süt emziren köpekleri veya zıddını ve hayvanlardan benzer daha başka manzaraları zaman zaman siz de görmüş ve okumuşsunuzdur. Aslında tabiat olarak yırtıcı ve birbirlerine hasım olan hayvanların, bu tabloları normal değildi. Çünkü nihayetinde onlar birer hayvandı ve hayvan olarak yaratıldıkları tabiat da; çekişme, hasımlık ve yırtıcılıktı. Ancak gelin görün ki, onlar hayvanlığı bırakmış insanlık yapıyorlardı.
Belki de insanlara ibret olsun diye yapıyorlardı bunu. Tabiatları hayvan olanlar insanlık yapıyorsa, tabiatı insan olanlar bunu hay hay yapmalıydı. Ancak insan, yapısında mevcut olan hayvani yönü ile yaşamaya başlayınca, hayvanlar arasında yaşanan ve hatta orada dahi örneklerine rastlanmayan tablolar ortaya çıktı. Hayvanlar insanlık örneği gösterirken, (zahiri) insanlar da hayvanlık örnekleri sergilediler. Dilim varmıyor söylemeye ama hayvanlar insanileşirken, insanlar da…
Yaşadığımız sistem ve mevcut dünya sistemleri insan yetiştirmediğinden, toplumlar gittikçe insanlıktan uzaklaştı.
Bunda basın yayın dünyasının da çok büyük bir payı var. Yayınları ile insanlığı, ahlakı, inancı, değerleri öldürdüler. İnsan; inancı, ahlakı, değerleri, insanlığı ile insandır. Bunları kaybeden, zahiren insan kalsa da fiilen hayvanlaşır.
Tecavüzler, hırsızlık, gasp, küfür, kavga, öldürmeler, savaş, imha… İnsanlardan sudur eden bu tür haberlerledolu gazete ve televizyonlar. İnsanlığa dair haberlere hasret kaldı toplumlar. Bu hafta içinde ortaya çıkan bir hadise ile toplum derin bir nefes aldı. İnsanlık yaşıyormuş…
Antalya`da Gülsüm Kabadayı adındaki bir kadın, hastanede karşılaştığı kaza geçirmiş ve yatalak olan bir Rus gencine sahip çıkmış, evine götürmüş. Öz annelerin dahi evlatlarına çok nadir sahip çıktığı bir şekilde bu gence bakmış. Az değil, beş yıldır çocukları ile birlikte yatalak bu genci hayata kazandırma mücadelesi veriyor.
Rusya`da katıldığı televizyon programında Rusları ağlatan bu kadına, program sunucusu soruyor: “Kendinizde dört yıldır her gün Rus genci besleme ve bakımını yapma gücünü nasıl buluyorsunuz?”
Gülsüm Ana da “Allah`ımdan, devletimden, doktorlarımdan ve tüm Türk annelerinden buldum “ diye cevap veriyor. Diğerlerinin payını bir tarafa bırakalım, Türkiye`de katıldığı televizyonun radyo yayınından da dinledim kendisini “Rabbim için yaptım, Rabbimin rızası için yaptım” vurgusu hep ön plandaydı. Bu, kendisinin ahireti için bir kurtuluş sebebi olacak niyet ve fiildir inşallah. Kaldı ki inançsız biri yapmış olsa da insanlık adına duygulanmamak, ağlamamak, takdir edip, ibret almamak mümkün değil.
Keşke bu çocuk Kürt olsaydı veya çocuk Türk ve ona bakan anne Kürt olsaydı. Yanlış anlaşılmasın, bu olmaz ve söz konusu ırk mensupları bunu yapmaz manasında söylemiyorum. Toplumsal barışın, huzurun, kardeşliğin ihtiyacına ve pekişmesine binaen söylüyorum bunu. Çünkü bu olay, ülkeler ve halklar arası bir savaşı kesmeye değer kıymettedir. Yani Rusya ile Türkiye savaş halinde olsaydı, bu olay savaşı bitirebilirdi. Tabi ki hâkim güçlerin bu olay ile insanlıklarını hatırlaması ve insanlığa dönmesi halinde…
Savaşların, kavgaların, kan davalarının haklı, haksız sebepleri olur. Aslolan insanlıktır ve insan kalabilmektir. Her şeye rağmen insanlığa dönebilmektir. Başta devletin olmak üzere, herkesin buna çalışması lazım. Devlet, sistemini ıslah etmeli; medya, kendisini ıslah etmeli; toplum üzerinde etkin yapılar da kendilerini ıslah etmeli.
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” öğüdü aynı zamanda büyümenin, gelişmenin, güçlenmenin, hayatın, insanlığın ifadesidir. Bunun pratiği de toplumsal adalettir. Zulüm, adaleti öldürür; adaletsizlik de insanlığı… İnsanlığın öldüğü yerde nefret, kin, düşmanlık, çekişme, kavga ve savaşlar olur.
Gözlerini nefret, kin bürümüş olup, gücü nispetinde bununla hareket edenler, bu annenin davranışına bakıp ibret alsa ve insanlığa dönse, dünyadaki her şey düzelir.
İnsanlığı yaşama ve yaşatma duası ile…