Her gurbetçinin bir hayat hikayesi vardır.

Her bir gurbetçinin gurbete çıkış hikayesi olduğu gibi, bir de bir gurbet hikayesi vardır.

Kimisi gurbete çalışmaya gelmiştir; derdi ekmek kavgasıdır. Kimi gurbete sığınmıştır; kavgası özgürlüktür.

Kimisi de okumaya gelmiştir gurbete; ama geliş o geliştir ve burada kalmıştır.

Gurbette kalmak, gurbete tutunmak zor iştir.

Çünkü bazıları için gurbet, bataklık olmuştur. Uyuşturucu, kadın, içki, kumar bataklığı, çok gurbetçiyi yutmuştur.

Gurbete geliş sebebini unutmayan; kadın, eğlence, içki, kumarın peşine takılmayan; çalışan, hem gurbette hem memleketine döndüğünde; hem kendisi hem de ailesi rahat etmiştir. Ama geliş sebebini unutan; kadın, kız, içki, kumar peşinde koşan, hem kendisi rezil olmuş hem de ailesini perişan etmiştir. Bu, gurbetin maddi yüzü.

Bir de gurbetin manevi yüzü vardır. Maneviyat (inanç ve ahlak), gurbetin ve gurbetçinin en büyük sorunudur. Çoğu gurbetçi, buradan vurgun yemiştir. İslam’dan dolayı gelmiştir gurbete ama gurbette, kendisi veya çocukları İslam’dan uzaklaşmıştır.

Ekmek derdi deyip gelmiştir gurbete, iyi de ekmek kazanmıştır ama ahlakını koruyamamış, çocuklarına ahlak kazandıramamıştır.

Bu kadar olumsuzluk içinde yok mu güzel insanlar ve güzellikler?

Olmaz olur mu, hem de ashap misali!

Cenaze namazını kılıp, naaşını Elazığ’a gönderdiğimiz Murat Yarmadelen abimiz gibi. Ellili yaşlarda vefat etti Murat abimiz. Ama Avrupa’da ashap gibi yaşadı.

Avrupa’da cami demek, İslam demek. Camiye yakın duran, İslam’a yakın durur; camiden uzaklaşan, İslam’dan uzaklaşır.

Murat Abimiz tam bir cami adamı idi. Ömrü camiye, gençlere, ailelere; yani İslam’a hizmetle geçti.

İş hayatında da başarılı idi. Dünyayı kazandı; ama dünyalıklar onu bozmadı. Dünyayı araç olarak yaşadı. Ahireti kazanmanın tarlası olarak gördü. Bu sebeple kazandıklarının zekatını, sadakasını verdi hep, elindekini paylaştı.

İnanç desen inanç; ahlak desen ahlak; yaşam desen yaşam; fedakarlık desen fedakarlık... Hilesi, düzenbazlığı, yalanı, içten hesabı, ihaneti yoktu Murat Abinin. Emanet ehli idi, davasına sadık, dostuna dost. Ahiretini üç günlük dünyaya satmadı.

Evine çok misafir oldum. Evinde kaldığımda, “İslam bu evde yaşanıyor” derdim içimden. Allah razı olsun yenge hanımla birlikte üç tane pırlanta gibi çocuk da yetiştirdiler.

Murat Abimiz tam “İslam’ın oğlu” denecek bir adamdı. Bu yüzden çok sevildi. Sevenleri Köln’deki camiye akın ettiler. Onun için ağladılar ve gözyaşları içinde onu uğurladılar. Arkasında İslam’a hizmet eden saliha bir eş, salih evlatlar ve kendisini seven binlerce dost bıraktı.

Ailesi bir evlat, bir eş, bir baba, bir kardeş kaybettiler; ama biz çok değerli bir dost kaybettik.

Hoş bir seda bıraktın Murat Abi. Allah seni cennetine koysun.