Bugün yeryüzünün en büyük sorunu, adalet sorunudur.

Diyebiliriz ki; yeryüzünde bugün yaşanan bütün sorunlar; açlıklar, yoksulluklar, acılar adaletsizlikten kaynaklanmıştır veya kaynaklanmaktadır.

Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır.

Adaletin olmadığı yerde acı, gözyaşı, açlık, ölüm, sefalet, cehalet vardır.

Hatta adaletin olmadığı yerde tefrika ve çekişme vardır. Kargaşa ve anarşi vardır. 

Afrika’daki insanlar yoksulluktan kırılıyorsa,

Yemen’deki çocuklar açlıktan ölüyorsa,

Suriye’de savaş varsa,

Irak’ta milyonlarca insan öldüyse,

Çocuklar ve yetişkinler göç yollarında boğuluyor ve ölüyorsa,

Toplumlarda öfke, nefret ve kin varsa,

Dünyanın her tarafında karışıklıklar varsa,

...

İnsanlık, sevgi, saygı ve kardeşlik yoksa,

Merhamet, şefkat, iyilik ve yardımlaşma yoksa,

Birlik, beraberlik ve bağlılık yoksa,

...

Bütün bunların ve saymadığımız daha fazlasının ana sebebi adaletsizliktir.  

Adalet; herkesin hakkına kavuşması, her şeyin yerini bulmasıdır.

Adalet bir iksirdir. İnsana ve insanlığa hayat verir. Zulüm ise, kuvvetli bir zehirdir. Sadece insanın ve insanlığın değil, bütün hayatı mahveder. 

Adalet olsa ve herkes hakkına kavuşsa, her şey yerini bulsa; açlığın yerini tokluk; yokluğun yerini bolluk; öfkenin yerini hoşnutluk; nefretin yerini sevgi; başkaldırının yerini bağlılık; karışıklık ve anarşinin yerini huzur; ve nihayet, lanet ve bedduanın yerini şükran ve dua alır.

Adalet ve zulüm, güç ile alakalıdır.     

Güçlü olan, ya adalet eder ya da zulmeder. Güç, ya adalete ya da zulme hizmet eder. Hakim olan güç, hakkı ayakta tutsa, adalet eder ve haklı zayıf da olsa güçlü olur. Ancak hakim güç, hakka riayet etmezse, zulmeder ve güçlü olan, haklı olur.  

Adalet konusunda bugünkü dünyanın terazisi yanlış kurulmuş. Adaleti tesis etmek ve sağlamak görüntüsü altında inşa edilmiş uluslararası oluşumlar, dünyanın hakim güçlerine hizmet eden birer zulüm aracı görevi görüyor.

Batı’nın kendi içinde gerçekleştirdiği adalet ise, gördüğüm kadarı ile adalete inançtan değil, adalete olan ihtiyaçtan kaynaklıdır. Devlet-toplum birliği, toplumsal huzur ve barış, çıkarlara dayanan birlik ve bütün bunlardan ortaya çıkan güce ihtiyaçları var. İhtiyaç duydukları güce giden yolun kendi içlerinde adaletten geçtiğinin idrakindeler.

İslam aleminde bu idrak da yok. İnançtan kaynaklı adalet olmadığı gibi, ihtiyaçtan kaynaklı adalet de yok. Bu sebeple İslam ülkelerinin toplumları daha fazla zulüm yaşıyor.