Suriye’de sıcak gelişmeler oluyor.

Suriye’deki Türkiye askerlerine yönelik saldırıdan sonra Türkiye, rejime ait askeri araçları ve mevzileri yoğun bir şekilde vuruyor. Bu da Türkiye’nin gittikçe savaşın içine girmesi demek. Rabbim memleket evlatlarını ve mazlum Suriye halkını muhafaza etsin. İslam ümmetini içinde bulunduğu fitnelerden korusun ve coğrafyamızı selamete erdirsin.

Aradan 9 yıl geçti. Suriye harap oldu, bir milyon Suriyeli bu savaşta öldü. Mazlum Suriye halkı perişan oldu. Suriye’nin büyük çoğunluğu bu savaşla ABD ve Rusya’nın eline geçti. İşgalci İsrail Golan Tepeleri’ni sınırlarına ilhak kararını bu savaş ile aldı.

Türkiye, tarafı olduğu bu savaşla Suriye içinden tehdit altına girdi.

Ümmetin on binlerce Müslüman evladı bu savaşta can verdi.  

Bütün bunlar savaşın Suriye sahasındaki sonuçları.

Bir de bu savaşın Suriye sahası dışı sonuçları var: Bu savaş Yemen’i ve bütün olarak ümmeti vurdu. Ümmet içi ihtilaflar, çekişmeler ve düşmanlıklar arttı. ABD ve işgalci israil bunu fırsat bilerek Kudüs’ü başkent ilan etti.

Hatta Hindistan bile bu tablodan cesaret alarak ülkedeki 180 milyon nüfus Müslümana baskı uygulamaya başladı ve işi, sokak ortasında vahşice katliamlara kadar götürüyor.

Basiret, işin başında, var olanı görmektir. Feraset ise, işin sonunda ortaya çıkacakları önceden görmektir. İşin başında basiret ve feraset ile bakılsaydı meseleye, bu savaş bugün bu kadar can yakıcı sonuçlar doğurmayacaktı.           

Aklı başında bir adam, bu savaşın bu kadar yıkıcı ve yakıcı sonuçları ortaya çıkmış olduğu halde, hala bu savaş doğru bir savaştı diyebilir mi!?

Nasihatin, öğüdün faydası yok. Zira ırkçılık, mezhepçilik, kin, nefret, düşmanlık ve hamakat hem kalp hem de beden gözlerini kör etmiş.

Tesiri olmasa da, susmaya gönlümün razı olmadığı hakikati bir cümle ile ifade edeyim:

Şiicilik, Sünnicilik, tekfircilik, Türkçülük, Kürtçülük, Arapçılık, Farsçılık ile biz birbirimizi yerken, küfür de buradan aldığı cesaretle bir bütün olarak ümmeti yiyor.

Şimdi ben bunları söyledim ya, “şucu” olurum, “bucu” olurum!

Hakikatte ben ne Şiiciyim, ne Sünnici, ne Kürtçüyüm, ne Türkçü... (Elhamdulillah) ben Müslümanım. Bu yüzden beni ne Şiiciler sever, ne Sünniciler, ne Türkçüler, ne Kürtçüler... hiçbiri sevmez elhamdülillah.